Kenti Durduran Şehir kitaplarını, Kenti Durduran Şehir sözleri ve alıntılarını, Kenti Durduran Şehir yazarlarını, Kenti Durduran Şehir yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Şehir, akitler ve hukuklar tahakküm etmenin alanıdır. “Bana yaptığın kendine yaptığındır” diyen adamların dirlik kurduğu bir vatandır. Öyle bir bina yap ki, güneşimin önünde gölge etmesin; öyle bir yol yap ki karıncaların rızık yürüyüşleri üzerinde meşin ökçe olmayayım. Öyle bir pazar kur ki sattığı mal işsiz bırakmasın seni, anasından hür doğmuş adamı maraba kılmasın, dünyayı yese doymaz obura. Öyle bir akit ki benim menfaatim senin irezilliğin olmasın, diyenlerin diyarıdır. Böyle bir demektir. Şehir böyle bir şey olmaktır. Şehir Müslüman bir toplumdan ağaca, kuşa, güneşe, insana, yolcuya, âleme doğru vakfedilmektir.
Gramsci’nin “organik aydın” tanımı var. Her toplumsal sınıfın kendisiyle birlikte bir aydın zümresi var ettiğini; bu aydın katmanın politika, toplum, ekonomi alanında içinden çıktığı sınıfa türdeş yapıda olduğunu ve görev bilinci verdiğini söyler. Bir önceki toplumsal şekillenmeden gelen her toplumsal sınıfın tarih yüzüne çıktığı zaman bir aydınlar takımını hazır bulduğunu ifade eder. Aydın, içinden çıktığı sınıfın politik örgütüne ve bu örgütün politik gelişimine organik olarak bağlı bir kimliktir. Aydın, her yeni sınıfın, kendisiyle birlikte yarattığı ve gelişimi boyunca yetiştirdiği organik uzmanlaşmadır.
Kentleşme süreci mülksüzleştirme üretmektedir. Bu mülksüzlük bir zamanlar kentlerin çeperlerinde tutunan gecekondu sakinlerinin arsalarının yeni imar yasaları ile ellerinden neredeyse yok pahasına alınması ile sistemleşiyor. Örneğin 200 metrekare arsasında bir dükkan ve iki dairesi olan gecekondu sakinine sadece arsasının metre kare büyüklüğüne bakarak daire veriliyor. Eskiden dairenin birinde oturup diğerini kiraya veren ve aşağıdaki dükkanda da ticaret yapan arsa sahibi 90 metrekare yeni dairesine belki de borçlanarak geçmiş oluyor. Mülksüzleştirme kentlerin kapitalist işgali halinde yapısallaşmıştır.
Şehir akitler ve hukuklar alanıdır. "Bana yaptığın, kendine yaptığındır" diyen adamların dirlik kurduğu vatandır. Öyle bir bina yap ki, güneşimin önünde gölge etmesin... Öyle bir akit ki, benim menfaatim, senin rezilliğin olmasın...
Kalb, dönen bir şeydir, onu tezkiyeye devam etmek gerekir. "Taş ile toprak arasında" demiş. İnsanın özü topraktır ama içindeki kalb tezkiye edilmezse "taş"laşır. Taş bir kalb ile de ruh kararacaktır. Ya da başka mana şudur: Toprak insanın maddi cevheridir ve nefsi işaret eder.
Şar dedikleri gönüldür
Ne âlimdür ne cahildür
Aşıklar kanı sebildür
Ol şarın kenâresinde
Bu sözü ârifler anlar
Cahiller bilmeyup tanlar
Hacı Bayram kendi banlar
Sayfa 61 - #LütfiBergen #kent #şehir #medine #hacıbayramveliKitabı yarım bıraktı
Modern kentlerde ise sokağın cüz'ü "ev" değil, apartmandaki konuttur. Mahallelerimizi kaybetmekle mahremiyetlerimizi kaybettik. Başörtüsü de "modem mahrem" kimliğiyle bizi dönüştürmekte.
Musa örneğinde de "ev" dinin inşa ettiği bir mekân olarak ortaya çıkar. Toprağı/ev'i olmayanın tanrısı da olmayacaktır. İnsanın varoluş temeli de "halifetu'l arz" kavramıyla ifade edilmiştir. İnsanın toprakla ilişkisi, mekânla ilişkisi varoluşsaldır. Ancak o, buraya atılmamıştır. Zira insan cennet bahçesine yerleştirilmemiş halde iken bile "halifetu'l arz" olmak saikiyle yaratılmış, mekâna nazaran var edilmişti.