Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Keşiş, Cinler ve Tanıklar

Ahmet İnam

En Eski Keşiş, Cinler ve Tanıklar Gönderileri

En Eski Keşiş, Cinler ve Tanıklar kitaplarını, en eski Keşiş, Cinler ve Tanıklar sözleri ve alıntılarını, en eski Keşiş, Cinler ve Tanıklar yazarlarını, en eski Keşiş, Cinler ve Tanıklar yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
"Kağıdı" demiş keşiş, "odundan geldiği için seviyorum, yazıyı sakladığından değil. Odunsa ağaç, ağaçsa orman, ormansa doğa, doğaysa benim ilkelliğim, benim ilkelliğimse benim kökenimdir, kökenime sığınacağım" diyormuş. Keşişin her şey dolaylı ve merdivenlidir.
"Ben, galiba, gönüle önem verip de gökten bir kurtarıcı beklemeyen; eski yazıyı, Osmanlıcaya biraz da Arapçayı bilip de sağcı olamayan; biraz Hegel'i Marks'i kaynağından kendi gözüyle okuyup da saldırgan olmayan; 'nadide' bir Türk genciyim."
Reklam
Doğuluyu yanlış anlıyorlar. Doğulu pis, Doğulu entrikacı, Doğulu şekilci imiş. Hangi Doğulu? Bu ekonomik koşullarla yaşayan, böyle bir tarihi sırtlanan insan nasıl başka türlü olabilirdi? Doğuyu anlamıyorlar. Doğu, doğayı yüreğinden geçirerek yenmek demektir. Doğuya Batının baskısında, Batının teknik üstünlüğünde bir kobayı inceler gibi bakıyorlar. Doğu, insanın bir yanıdır; tek başına ele alınması yanlıştır. Doğulunun başkaldırmasından korkmalı. Doğuya sığınılmaz. Doğu yaratılır. Doğu geleneğe yaslanmak, orada saplanıp kalmak değildir. Doğu, Doğulu kaynağını bilen için bir dayanak noktasıdır. Doğulu gürültü çıkarmadan sever. Doğu sabırlıdır. Doğulu olmak, edilgin olmak değil, iç etkinliği içinde olmak, yaratıcılık içinde olmak demektir."
"Ben bütün bunları bilip de yalnızca bilip de bir şey yapa mayan bir insan olarak mahzunum." "Ben en bu toplumun gücünü, kaynağını görüp de bu kaynağın görülemeyişinden, belki görülüp de kullanılamayışından mahzunum." "Bana iktisat okutan öğretmenlerin mahzun olmayı bilmedikleri için mahzunum." Mahzunluğu pısırıklık sayan aptallara bir şey yapamadığım, ne elime silah alıp adam vurabildiğim ne oyumu kullanıp kafamdaki düzeni oluşturabildiğim ne de bu konularda beni şu ya da bu görüşten saymadan dinleyecek birini bulabildiğim için mahzunum." "Aklım çok şeye erdiği için mahzunum. (Belki bu benim hüsnükuruntumdur ama bir tekkede olsaydım mahzun değil başka bir şey olurdum.)"
"Yürüdüm bugün, Emirgân sırtlarında. Güneş batıyordu. Şu doğa olayı neden insanın yüreğini burkar? Yaşayamadığım, yaşamayı istediğim olayları süpürüp geceye attığı için. Birazdan tek tük ışıkları yanacak evlerin. Camilerin mahyaları da. Ramazan. Nasıl irkilirdim çocukken? Bir halk türküsü: ‘Kederli günlerime geldi çattı Ramazan. Minarenin dibinde duruyorum. Işığı dalga karanlık olarak iniyor yüzüme. Şu minare beni andırıyor. Azıcık ışığı ile göğe uzanmış maziden. Kötü ayarlanmış hoparlörden müezzinin hışırtılı madeni sesi beni ürkütüyor. Bu hoparlörden mi tanıyacağım maziyi? İçtenliklerine kesinlikle inandığım ama çağını anlamakta sığ kalanların yüksek perdeden konuşmalarından mı geçmişten ses gelecek? Geçmişe kendi gözümle bakamayacak kadar güçsüz, yalnız ve bilgisizim."
İslâmlık bir biçim değil yalnızca, çağı anlamada bir bakış açısı, inanç yoludur.
Reklam
Keşiş, İbrahim'i vapurda kitap okurken gördü. “Bay kitap" dedi, “okuyarak hangi tüneli geçiyorsunuz?" İbrahim başını kaldırıp Keşiş’i süzdü. “Doğulu aptal bir adam, Tanzimat'ın yok edemediği donmuş bir beyin..." diye düşündü. "Siz okumanın yararsız bir şey olduğunu mu sanıyorsunuz?" dedi. Keşiş: “Her yaşama biçimine saygım var ama insanı kitaplayan yaşamaya asla." “Peki, Türk kültürü nasıl kurtulacak öyleyse? Yazıya çiziye boş mu vereceğiz?” “Boş vermeyeceğiz” dedi, Keşiş, "aslolan yaşamaktır, yaşamayı öğrenmeden neyi okuyacaksın ki? O okudukların yaşanmış şeyler. Adam yaşamış yazmış. Sense onları kendinde tüketiyor, yok ediyorsun. Onlar yaşıyor, sen donduruyorsun. Onlar üretiyor, sen tüketiyorsun. Kitaplarda değil aradığın. Sense onları kendinde tüketiyor, yok ediyorsun. Onlar yaşıyor sen donduruyorsun. Onlar üretiyor, sen tüketiyorsun. Kitaplarda değil aradığın. Sense her şeyi kitaplarda arıyorsun." İbrahim kızdı. “Ben onları yaşıyorum hep. Asıl kolaya kaçan sensin. "Oku, ey devekuşu oku..” diye bağırdı Keşiş. Vapurdakiler onların kavgasını bir süre anlamadan izlediler.
Ben Türkiye'ye dar geliyorum. Oysa, Batılılar ne demiş? Yunanlı (Bu sözleri Yunan alfabesiyle yazdı.) “meden agan", Latin “ne quid nimis”. Alman, “nicht im übermass”. İngiliz, "not too much of anything”. Fransız, “pas excessivement"... Oysa ben aşırı mıyım? Bu ülkede doğmadım mı? Babam garip bir memur, anam cahil bir kadın. Beni okuttular, bir yığın dil öğrendim. Yurt dışına gittim. Felsefe öğrendim. Edebiyat öğrendim. Ama bu cahil toplum beni anlamıyor. Okumuşları bile cahil. Ezberci. Evet, ben “genie’yim. Batıdaki arkadaşlarım bana böyle derlerdi. Ama şu insanların, şu pencereden gördüğüm süklüm püklüm insanların hangisiyle kol kola gezebilir, konuşabilirim? İnsan olmanın, şu gizlerle dolu evrende var olmanın acısını ya da trajedisini yaşamış hangisi? Ya para konuşulur ya yemek ya spor... Gazeteleri okunmaz. Dergileri okunmaz. Dergilerine yüzlerce kitap okuyarak devşirdiğin bilgilerle dolu yazılar gönderirsin basmazlar. İbrahim, seni Batı Doğulusun, Doğu Batılısın diye yadsıyor.
"Ex nihilo nihil fit." Hiçlikten hiçlik çıkar. Defterine öyle yazdı, İbrahim; Fransadan aldığı, kahverengi ciltli kalın beyaz sayfalı defterine, kara mürekkeple. “Ben”, diye sürdürdü yazmasını, “hiçlikten çıkmışım ve hiçliğim. Hiç olduğunu bilen hiçim. Demek ki her şeyim. Yok, bir şeyim. Ben İbrahim’im. Kutsal kitapta putları kıran değil, kendine put koyan. Bilgilerim beynimi ağırlaştırıyor. Otururken önüme düşüyor. Kimsenin yüzüne bakamıyorum"
49 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.