80 ihtilâli ve kadınların acıları, öfkeleri, çırpınışları... Ve İnci'nin anlatımı... Çoğunlukla siyasal dönemleri hikâyelerinde ve romanların da ele alan bir yazar İnci ... Ve kesinlikle anlatımı her zaman insanda garip bir acı bırakıyor.. Kadınları, kızları çok güzel anlatıyor..
Nevzat Üstün öykü ödülü almış , kısa kadın hikayelerini anlattığı bir eser. Dönemin iç savaşını kadınların gözünden işliyor. Bolca dokundurmalar var kitapta.. Kadınların feryatları , kayıpları ... Sağı solu yok bu işin ... Acısı var , kayıbı var .. Yok olmuş aileler , evlat acısıyla yanan anneler , gençliğinin baharında, çocukluğunda ölen gençler var ... Hiç kabul etmeyeceğim , bir zamanlar aynı sofrada aynı ekmeği bölüşmüş insanları birbirine kırdıran düzeni ... Hiç affetmeyecegim , komşuyu komşuya kestiren , eski güzel günleri unutturan o acımasız , insanlık dışı hırsı ...
Her zaman her hikayede kadınlar acıyı yüklenen oluyor, yine yeniden anlıyoruz bu eserde de bunu.. İnci 'cim senden kitap okumak çok güzel :) İyi ki senin gibi bir KADIN yazarı var bu ülkenin...
#215339663
Kıran Resimleriİnci Aral · Kaynak Yayınları · 1984275 okunma
Boğuluyordu. Evet boğuluyor. Ne kadar dayanacak daha?
Tüketmemeye çabaladığı güç nereye dek idare edecek onu?
Böyle uykusuz, böyle yorgun ... Bu düşler ne zaman bitecek?
Az sonra akşam ezanı okunacak, diye düşündü. Kendini dinledi. Dinmişti içinin gürültüsü. Hiç olmazsa şimdilik.
Hanımeli kokuları geliyordu bir yerlerden ...
Hasan her şeyi onun üstüne yıkıp ölmüş gitmişti. Dertleri bitmişti. Hoş Hasan'ın ne derdi olacak içkiden, eğlenceden başka.
Yükü çeken hep kendisiydi. Bir günden bir güne kadın olduğunu bilmedi ki ... Nerdeyse çocuktu Hasan'a karı olduğunda.
Kart adama verdiler diye günlerce ağlamıştı. Hasan durmadan gezmiş durmuş, arada bir Zeycan'ı gebe bırakmak için eve uğramıştı, hepsi bu. Şimdi ölmüş gitmiş adamın ardından bunları düşünmek doğru mu? Ne de olsa kocası. Dışa olsa söylemez. Kendi kendine öyle, içinin yangınından. Yoksa niye sevmesin?
Hey Allahım, yılanların koynunda mı yatarmışız, dirlik mi yaparmışız onlarla ki bizi hem millet hem devlet bıraktı? Kime ne yaptık da böyle oldu? Şimdi de kendi göbeğinizi kendiniz kesin mi derler bize bunu bilelim. Bilelim ki yaparız. Öyleyse yaparız elbet. Ölümden ötesi yok ya ...
İstemiyor ötesini, cennet burası, bu dünya işte ... Ama belki bir yanı da cehennemdir. Bir yaprağın bile bir tersi bir yüzü varsa, iyilik ve kötülük varsa, acı varsa, sevinç varsa, bütünü neden yarı cennet yarı cehennem olmasın?
Yaşamı yeniden yakalayıp tutmak için zaman gerekecekti. Bir şaşkınlık kalacaktı geriye. Acılar dibe çökecekti. Anılar kalacaktı. Bir düğünden, bir seviden, bir türküden, bir yaz gecesinden. Güneşli bir bahçeden.
Durgun bir suyun ağaçlarla dolu aynasından. Dayanacağım, diye düşündü. Uzun da olsa alışmak...
İşlemeli bir beyazlığın ortasında kırmızı bir kuşak durmadan kanıyor. Durmadan kanıyor ve beyazı kırmızıya boyuyor.
Ellerini kim bilir nerelerde yitirmiş Elif. Duvağını nereye fırlatmış? Korku ve kararsızlıkla, umarsızlıktan daha öte bir duyguyla dikeliyor kapı önünde. Bunu daha önceden de yaşamış sanki .
İlk değil bu. Belki düşünde, ama yaşamış. Mehmet Ali gelmemiş ... Hiç gelmemiş ...