Kırmızı Fener Sokağı kitaplarını, Kırmızı Fener Sokağı sözleri ve alıntılarını, Kırmızı Fener Sokağı yazarlarını, Kırmızı Fener Sokağı yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Hani çocukken bazı rüyalar görürsün. şöyle pırıl pırıl bir günde, yemyeşil bir çayırda ayakların yerden kesilip biraz yükselip uçmaya başlarsın. Tıpkı rengarenk uçurtmalar gibi. Sonra da inanılmaz bir mutluluk içinde gelincik tarlalarının, papatyaların, derelerin, ağaçların üzerinde süzülürsün. Göğsünde, karın boşluğunda dönüp duran hoş bir duygu vardır. Hep istediğin ama hiç olmayacak şey gerçekleşmiştir. Uçuyorsundur. Akıl almaz bir özgürlük hissine kapılırsın. İşte o gece ona sarıldığımda bir insanın ancak çocukluk rüyalarında yaşayabildiği şeyleri uyanıkken yaşadım.
Bak Azmi, bazı insanlar vardır akşam eve gelip, sıcak bir çorba içip ardından televizyonu seyrettikten sonra yatıp uyumadan önce de eşiyle birazcık sevişmek fazla fazla yeter onlara. bütün yaşam budur onlar için. bazı insanlarsa bu kadarıyla yetinemezler, biraz daha fazlasını isterler. Örneğin iş çıkışı bara uğrayıp bir duble içki almak, haftada bir eşiyle dışarıda yemeğe çıkmak, eve eş dost davet etmek, senede bir seyahat, karşılıklı bir iki ihanet. İşte bunlar da onları ayakta tutmaya yeter. Ama yeryüzünde benim gibi özel insanlar da vardır ve bu kadarla asla yetinemeyiz. Üstelik bizler bu dünyanın gerçek insanlarıyız. Diğerleri gerçek değildir. Nedenini sorarsan; gerçek olamayacak kadar sıradanlar da ondan. sıradanlık gerçeklikten çok uzaktır. Üstelik dünyanın ihtiyacı olmasaydı bizim gibiler de olmazdı. Bizler bu boktan dünyanın gerçek zevki ve rengiyiz. Fantezileri olmayan birisi bana göre insan bile değildir. Benim gibi zevkleri ve fantezileri olan on milyonlarca, yüz milyonlarca insan var ve biz bu dünyaya gerekliyiz. Geçmişte de vardık, bugün de varız, yarın da olacağız.
Oysa içinde bir şeyler yıllar öncesinden kopup gitmiş, derinliklerinde bir yerlerde çok hassas bir denge bozulmuştu. Artık yaşamında olsun, iç dünyasında olsun hiçbir şeyi yerli yerine oturtamıyordu. Ne kadar çabalasa da olmuyordu. Kendisini, sapı kırıldıktan sonra tutkalla yapıştırılmış bir porselen çaydanlığa benzetiyordu. Böylesi bir çaydanlığa ne kadar güvenilirse ona da o kadar o kadar güvenilirdi ancak. ne zaman aynı yerden tekrar kırılıp yerlerde parçalanacağını kimse bilemezdi. Yardıma ihtiyacı vardı. Her türlü yardımı kabule hazırdı. Bir şeyler arıyordu.
O zaman vakit varken kurtlarını dökmeli, herkesten ve her şeyden alacağını almalı. İçinde hiçbir ukde kalmamalı. Her zevki, her heyecanı, her aşırılığı, uçukluk kaçıklıkları ve sapıklıkları yaşamalı.
En başta şunu söyliyeyim ben kitabı sevdim...Tesadüfen elime geçen kitabı çok kısa bir sürede okudum...Bazı yerlerde yazar tekrara düşsede anlatımı genelde başarılı...Acaba neden böyle diye mantık arasanizda değindiği konular ve görüşleri cesurca...Okunmayı hak ediyor...