Değerli olanın güçlünün elinde kaldığını, kanlarıyla, canlarıyla öğrenmişlerdi. Birbirlerinin hem ayrılmaz parçası, dostu, güveniydiler, hem korkusu, güvensizliği, kuşkusu, düşmanı. Çöplüğün köpekleri gibi hem birlikte dolaşıyorlar, hem sürekli hırlaşıyorlardı birbirleriyle. Dayaktan yakınmanın, ağlamanın, doymayı beklemenin, doktora görünmenin, geçmişi düşünmenin, yaşamlarında bir anlamı yoktu. Böylesi kavramları da yoktu.