Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Kızıl Soruşturma

Arthur Conan Doyle

En Eski Kızıl Soruşturma Gönderileri

En Eski Kızıl Soruşturma kitaplarını, en eski Kızıl Soruşturma sözleri ve alıntılarını, en eski Kızıl Soruşturma yazarlarını, en eski Kızıl Soruşturma yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
"Anlatılamaz bir şeyi anlatmaya çalışmak kolay değildir,”
Sayfa 6
Bir sihirbaz, numarasının sırrını açıklarsa hiç itibar göremez.
Reklam
Dünyanın daha çocukluğunu yaşadığı, üzerlerinde bir sis perdesi bulunan yüzyıllardan, ruhlarımızda birtakım belirsiz anılar kalmış olmalı.
Halk beni istediği kadar ıslıklasın, vız gelir bana! Ben evimdeki çekmecemde bulunan değerli şeyleri seyrederek kendimi alkışlıyorum.
Savaş, bir şeylerin peşinden koşan birçok insana, itibar ve makam kazandırırken benim başıma bir felâket getirdi. Bulunduğum tugaydan alınarak, ölümcül Maiwand[2] Savaşı’nda birlikte çarpıştığım Berkshirelar Bölüğü’ne tayin edildim. Bu savaşta, kemiğimi paramparça ederek köprücük damarını sıyıran bir Jezail[3] kurşunuyla omzumdan yaralandım. Beni bir yük beygirinin sırtına koyarak sağ salim İngiliz hatlarına varmamı sağlayan emir erimin bağlılığı ve cesareti olmasaydı, gözünü kan bürümüş Ghaziler’in[4] eline düşecektim.
Kendini beğenmişliğine bir son vermek için elime fırsat geçmişti. Deminki sözlerini kafasından uydururken bunu çok az düşünmüştü. “Sorabilir miyim,” dedim, en yumuşak sesimle, “Ne iş yapıyorsunuz?” “Bir otelde kapıcıyım,” diye gülümseyerek cevap verdi. “Üniformamı tamire verdim.” “Eskiden ne iş yapardınız?” diye sordum, arkadaşıma anlamlı anlamlı bakarak. “Kraliyet Deniz Kuvvetleri’nin Hafif Piyade Bölüğünde çavuştum, efendim. Soracağınız başka bir şey var mı efendim? İzninizle efendim!” Topuklarını birbirine vurup başını kaldırarak selâm verdi ve geldiği gibi hızla çıkıp gitti.
Reklam
“Öyleyse, annem de öldü,” diye bağırdı küçük kız, elleriyle yüzünü kapatıp acı acı ağlayarak. “Evet, sen ve ben hariç herkes öldü. Sonra, bu yönde biraz olsun su bulabilme şansımızın olduğunu düşündüm, o yüzden seni sırtladım ve birlikte yolculuk etmeye başladık. Durumumuzun pek de iyiye gittiğini söyleyemem. İkimizinde son derece az bir şansı kaldı!” “Bizim de mi öleceğimizi söylemeye çalışıyorsun?” diye sordu çocuk, hıçkırıklarına hakim olup, gözyaşlarıyla ıslanan yüzünü kaldırarak. “Sanırım öyle demek istiyorum.” “Bunu neden daha önce söylemedin?” dedi, neşeyle gülerek. “Beni çok korkuttun. Fakat, ölürsek mutlaka anneme tekrar kavuşabiliriz.” “Evet, kavuşacaksın, yavrum.” “Sen de kavuşacaksın. Senin ne kadar iyi bir insan olduğunu ona söyleyeceğim. Bahse girerim elinde büyük bir sürahi suyla ve Bob’la benim sevdiğimiz, her tarafı kızarmış, sıcak, kara buğdaydan keklerle cennetin kapısında bizi bekliyordur. Cennete varmamız ne kadar sürer?” “Bilmiyorum - herhalde çok sürmez.” Adam, gözlerini güneydeki ufuk çizgisine dikti. Mavi gökyüzünde her dakika büyüklüğü artan ve hızla yaklaşan üç küçük nokta belirdi. Kahverengi beş büyük kuş oldukları hemen anlaşılan noktalar, iki yolcunun tepesinde daireler çizdikten sonra onlara tepeden bakan kayaların üstüne tünediler. Bunlar batının leş yiyici akbabaları ve ölümün habercisi şahinlerdi.
“Tavuklar ve horozlar,” diye bağırdı küçük kız neşeyle, uğursuz görünüşlerine işaret edip havalanmaları için ellerini çırparak. “Burayı Tanrı mı yarattı?” “Elbette Tanrı yarattı,” dedi yol arkadaşı, bu beklenmedik sorudan biraz korkmuş bir şekilde. “Illinois’i ve Missouri’yi de Tanrı yarattı,” diye sözlerine devam etti küçük kız. “ Ama, sanırım ülkenin bu taraflarını başka birisi yaratmış. Hiçbir şey yerli yerinde değil. Suyu ve ağaçları unutmuşlar.” “Dua etmeye ne dersin?” diye sordu adam çekinerek. “Henüz gece olmadı,” diye cevap verdi kız. “Fark etmez. Bu uygun olmaz ama bahse girerim, Tanrı buna aldırmayacaktır. Ovalara vardığımız zaman, at arabasında, onların arkasından her gece dua ederdin.” “Neden sen de dua etmiyorsun?” diye sordu çocuk, meraklı gözlerle. “Hatırlamıyorum ki,” diye cevap verdi. “En son dua ettiğimde, boyum şu tüfek kadardı. Fakat insan dua etmek için hiçbir zaman geç kalmış sayılmaz. Sen duaları okursun ben de yanında durup seninle beraber söylerim.” “Öyleyse ikimizin de diz çökmesi gerekecek,” dedi diz çökmek için şalı yere sererek. “Ellerini böyle tutmalısın. Bu, kendini iyi hissetmeni sağlayacaktır.”
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.