Başlarken; #melihcevdetanday ve #orhanvelikanık ile birlikte edebiyatımızda Garipçiler (dergi adı) grubunu kuran, daha sonra da İkinci Yeni akımının öncüsü olan Oktay Rıfat'ı sayfama almaktı amacım. Ve de ağır eserler arası yudum mutluluklar...
Sanatçı bir ailenin (babası- dedesi- teyzeoğlu (Nazım Hikmet) şair, teyze ressam, dede bestekar...) ferdi olarak çok şanslıdır, büyük şair. "Aklı şairin beğenisidir, bir koşullanmadan doğar. İstenilen bundan kurtulmaktır. Hem #yahyakemal estetiğini rahatsız etmeyeceksin hem de yeni şiirler yazacaksın. Buna olanak yoktur" der, sanatını açıklarken.
Kitap, ömrünün son yıllarındaki (1985-87) şiirlerini kapsar. Neredeyse tüm tarihi, geçmişi ve dönemiyle İstanbul'dur, yaz mevsimidir. İçinde padişahlar boğulan saraylar, köşe başı çeşmeler, rızık bekleyen balıkçılar, pineklenen kahveler ve kadınlardır.
Başlarken devrik cümleleri görünce basite kaçtığını zannettiğim fakat sonradan şiir okuduğumu farkettiğim eser, büyük şairin edebi anlamda erdiği düzeyi sezmek isteyenlere önerilmeli. Naçizane ben bundan sonra romanlarından birine yönelecek ve sis perdelerinden sıyrılacağım, daha kolay anlaşılan. Şiirler silik bilmecelerdir çünkü...