Sevgilisi Martin'in peşinden Paris'e gelen Barbara adında bir kadın, bir otel odasına girdiği anda telefon çalar. Arayan Leon adında, hiç tanımadığı, ama kendisi hakkında her şeyi, hatta hayatının en mahrem yönlerini bile bilen bir adamdır. Barbara'ya Martin'in başının belada olduğunu söyler. Martin oraya aslında gizli bir siyasi direniş örgütüne katılmak için gelmiştir ve Leon da örgütte Martin'den sorumlu olan kişidir. Kısa aralarla tam dokuz saat konuşurlar telefonda. Leon'un Barbara'yla ilgilenmesinin nedeninin sadece siyasi sorumluluk olmadığı anlaşılır. Son derece gerilimli bir tonda Barbara'nın Martin'le ilişkisinden, aldığı mektuplardan, mesleğinden, çocukluklarından, hikayelerden, erkeklerin zayıflığından, yalan ve ihanetten, siyaset ve direnişten, rüyalardan, aşktan, "kendi acılarına aşık oldukları için kalplerinde başkalarının acılarına yer kalmayan" insanlardan bahsederler. Leon şaşırtıcı bir itirafta bulunduktan sonra kendini çırılçıplak ortaya koyar: Hayatını başkalarının acılarını emmekle geçirmiş bir sünger gibidir. "Varlığının orta yerinde dişiliğin o derin yarasına benzeyen bir şey vardır ve dünyanın acıları buradan içine dolmaktadır." Bu upuzun konuşma, en yoğunlaştığı anlardan birinde beklenmedik bir biçimde kesilir ve başdöndürücü bir olaylar zinciri başlar...
...bir insanın başına gelebilecek en kötü şey gelmişti babamın başına: kendi acısına aşık olmuştu."
"Sence bu neden bir insanın başına gelebilecek ... ?" "Çünkü sonunda kalbinde başka insanların acılarına yer kalmıyor.
"katillerin dünyasında düş kurmaya cesaret eden" Çok az kitap var insanı sürekli düşündürür.sizi olasılıkları düşünmeye zorlar.empati yaptırır.bu kitap onlardan biri bence .
Önce bir yazardan bahsedelim yazar Arjantin doğumlu Şili vatandaşı olan biri gazetecilik yapmış .daha sonra Allende'nin devrilmesi ile diktatör pinochet'in başa geçmesiyle Şili'yi terk etmiş Avrupa'da yaşamış biri.kısaca siyasi yönden çalkantılı ülkelerde bulunmuş.zaten kitabımız bu baskıcı zihniyet üzerine oturtulmuş bir kurgusu var.hitler almanyasında geçiyor.Konusu ilginç, çok değişik, bir telefon görüşmesi ile başlayan düz monolog bir şekilde devam eden fakat sıkmayan oldukça etkileyici bir aşk kitabı ben çok beğendim.hayallerindeki insana kavuşuyor sun fakat gerçeklerle hayaller uyuşmuyor.politaka ,aşk ,siyaset üzerine yazılmış güzel bir roman insanların hayatlarını nasıl mahvoluyor, hayalleri nasıl yıkılıyor gösteren enfes bir kitap şiddetle tavsiye ederim