Her kitabın sihirli bir yanı olduğuna inanıyorum, hiç değilse benim açımdan: Bir kitabı ne zaman okusam, hiç beğenmemiş olsam dahi, okumuş olmaktan memnuniyet duyarım çünkü o kitap, bana kendini okutacak zamanı seçmiştir; bir şekilde düşünmem gerekeni bana verecektir ya da tek bir cümlesi o an kafamı karıştıran, basit ya da karmaşık, derdime çare olacaktır. "Koşmasaydım Yazamazdım" da bunlardan sadece biri. Daha önce, Murakami'nin herhangi bir kitabını okumadım, 1Q84'ü çok duydum, ama okuma fırsatım ya da isteğim olmadı. Bu kitabı da, koşmayı gerçek anlamda seven, bir yarış değil de, yaşam felsefesi olarak gören bir arkadaşıma hediye olarak almıştım; sonunda dönüp dolaşıp bana geldi, dedim ya, bir çeşit sihir bu.
Murakami'nin "hatırat" olarak tanımladığı bu kitabının bana göre olan herhangi bir yanı olmadığını söylemeliyim, fakat aksi gibi çok da beğendim. Zira samimiydi, kibirden uzak ama karamsar hiç değil; böyle insanlara anlamsızca sevgi besler, onlarla sürekli konuşmak isterim, yazar benim için onlardan biri oldu. Ayrıca, ben de "yazmak" meselesine kafa yoran biri olduğum için, onun "koşmak ve yazmak" arasında kurduğu bağlantı hoşuma gitti; kendimce, "yürümek ve yazmak" olarak dönüştürdüm bunu.
Kısaca, yararlı bir kitap oldu benim için ama herkese hitap eder mi, bilmiyorum. Elinize geçerse okumaktan sıkılmayacağınız -gerçi sonlarına doğru bir miktar sıkıyor-, uzun bir köşe yazısını andıran bir kitap diyebilirim. Gerekli değil ama okunabilir. Keyifli okumalar.