Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler ve mensuplar memleketi olamaz; en doğru, en hakiki tarikat, tarikat-ı medeniyedir; medeniyetin emir ve talep ettiğini yapmak, insan olmak için kâfidir...
Mustafa Kemal Atatürk
Fethullahçılara göre nasıl Humeyni zorunlu sürgün sonrası bir gün İran'a dönmüşse, hoca efendileri de öyle anlı-şanlı dönecek ve doğrudan Çankaya'ya oturacaktır. Bu beklentinin devamında ABD ise küreselleşme önünde en tehlikeli bir ulus-devleti ortadan kaldırmanın, yerine kendi ılımlı, uysal Müslüman patriğini getirmenin nimetlerini görecektir.
Türkiye Cumhuriyeti'nin üniter ve laik yapısına göz diken tüm unsurlara karşı bunca zahmete ve mihnete değer mi, diyorsanız, Atatürk'ün manevi mirasçısı olarak evet değer, diyorum. Çünkü Türküm ve başka Türkiye yok!..
Atatürkçü bir akademisyen olarak, emin olduğum gerçek şu ki, Türkiye'nin en az PKK kadar, belki ondan da fazla tehlikeli ihanet odağı olan fethullahçıların devlet içindeki, öncelikli olarak da istihbarat birimlerindeki kökü kazınmadıkça; dış destekli, olağanüstü güce sahip organize suç örgütüyle bireysel kavgalar da -eşit olmayan koşullarda- sürüp gidecektir.
"Sınırsız bireysel özgürlük ve çıkar peşinde olanlar, kendi emellerini, çıkarlarını ulusun yüksek çıkarları ve özgürlüğünden üstün tutanlardır. Sınırsız kişisel özgürlükler, kişisel çıkarlar, uygar ve düzenli toplumları, devletleri yıkarak anarşiyi ve çoğunlukla da zorbalığı yaratır..."