“ Bir kadınla yatarken zorba olmayı istemeyen kimse erkek değildir” der Sade. Ona göre doğa insanı yaratırken çiftleşme ve öfke edimlerini aynı şeyler olarak düşünmüştür. Şehvet krizinin kudurganlığı buradan gelir. Ama Sade’daki şehvet hiçbir zaman insanın kendinden geçmesine, varlığını artmasına neden olacak bir şehvet değildir, insanın aklı tarafından denetlenir. Sade’ın kahramanları birleşme sırasında beyinleri ile ilgilerini kesmemiş, kendilerini coşkuya terk etmeyen, partnerleriyle aralarındaki bağlantıyı sadece simgelerle kurabilen kişilerdir. Sevgililerin nasıl zevklendiğini gözlerler. Tasarlanmış bir zorbalık onlara zevki yaratanın kendileri olduğu duygusunu verir.
Birinin ölümünden bahsedildiğinde bu “biri” hiçbir zaman insanın bizzat kendisi olarak düşünülmez. Ölüm daima bir başkasına, “öteki”ne ait bir gerçeklik olarak algılanır.
Uygarlığa karşı tahrip duygularıyla dolu birey kendini de tahrip etmeye yazgılıdır. Yazıyı Genet’den bir alıntıyla bitiriyorum: “Kendimi insanlıktan çıkarmak bendeki en temel eğilimdir.”
Punk ekonomik kriz ve işsizliğin egemen olduğu 1970’ler ortası İngilteresinde ortaya çıkıyor. Punk hareketini oluşturanlar devletten çok düşük bir işsizlik yardım alan ve gelecek umutlari olmaya gençler. Punk argoda “ hiçbir işe yaramayan, değersiz” gibi anlamlara sahip. “Dada” gibi önemsizliği çağrıştıran bir kelime. Zaten punk da kendini yeni Dada olarak tanımlıyor. İşsiz, anti-burjuva gençlerin katıldığı Punk bir bakma proleter bir “ Toplumsal Artık”. En önemli İngiliz Punk topluluğu Sex Pistols, God Save the Queen adlı şarkısında şöyle diyor: “ Biz çöp tenekesindeki çiçekleriz” 
19. yüzyıl öncesi feodalizmde gelişkin lağım sistemleri yoktu. Pis sular her evin yanına kazılmış çukurlara akıtılırdı. Ancak 20. yüzyılın başlarından itibaren her evin ayrı bir tuvaleti olabilmiş ve bunlar ortak lağım sistemine bağlanmıştır. Yani modern kapitalizimle birlikte insanların bokları birbirine karışmış, aynı lağım sistemine sıçar olmuşlardır. “ Toplumsal vicdan”ın gelişmesi ( bir temizlenme ve bastırma sürecidir) ile lağım sisteminin gelişmesi Atbaşı gitmiştir. Klozetin yaygınlaşmasıyla insan bokunu da zor görebilmektedir. Aynı şekilde çöp Bacaları vasıtasıyla çöp de göz önünden uzaklaştırılmıştır.
Amerikan cenaze şirketlerinin reklamları ise ölümün ticarileştirilmesinin vardığı boyutu göstermek açısından çarpıcıdır: “ Ölünüz, gerisi ile biz meşgul oluruz”, “ Bu her insanın başına bir kez gelir”.
Her insan kendine uygun görünen bir rolü benimser ve bu rolün arkasına gizlenir. Böylece gerçek kişiliklerini sürekli saklayarak rollerini oynayan bir insanlar kümesidir modern toplum. Kierkegaard’ın “kamu” kavramı bu tür bir toplumu betimler.