Enstitüde işbaşı zeybek havasıyla yapılıyordu. Öğrenciler her sabah erkenden kalkıp Okulun önündeki büyük alanda toplanıyor ve güne, sabah sporu niyetine kızlı erkekli halk oyunları oynayarak türkülerle başlıyorlardı.
Sonra, kendilerinden önce kalkıp fırınlarda ekmek pişiren arkadaşlarının hazırladığı kahvaltıya geçiyorlardı.
Sabah 7:30’dan sonra da serbest okuma saati başlıyordu her enstitünün büyük bir kütüphanesi vardı ve Hasan Âli Yücel’in çevirisini yaptığı klasikler burada bulunabiliyordu her öğrenci bir yıl içinde 25 klasik eseri okumak zorundaydı.
Şubat 1945’te bir gün Hasanoğlan’a gelen bir ziyaretçi sonun başlangıcını hazırladı o gün tiyatro dersi için okulun devlet tiyatrolarının kurucusu Carl Ebert ziyaret edecekti ancak öğrencilerin dikkatini Ebertten çok yanındaki altın tel çerçeveli gözlük takan ak saçlı tercümanın üzerinde toplanmıştı, o tercüman dönemin en tanınmış muhalif edebiyatçısı Sabahattin Ali’ydi Sabahattin Ali ilerici fikirleri nedeniyle mahkum olmuş ve sonra afla salıverilmiş bir solcuydu böyle birinin Hasanoğlana gelip öğrencilerle sohbet etmesi Enstitüde cadı kazanlarının kaynamasına yol açtı.
Serbest okuma saatinde isteyen öğrencilere müzik öğretmenleri tarafından mandolin, keman, akordeon, bağlama dersleri de veriliyordu hatta bağlama dersini kimi zaman enstitüleri birer birer gezen Aşık Veysel veriyordu.
Enstitüde işbaşı zeybek havası ile yapılıyordu. Öğrenciler her sabah erkenden kalkıp okulun önündeki büyük alanda toplanıyor ve güne sabah sporu niyetine kızlı erkekli halk oyunları oynayarak türkülerle başlıyorlardı.
Sayfa 33 - İmge Kitapevi 3. Baskı (2002)Kitabı okudu
Günyol, uzaktan kendilerine bakan öğrencilerden birkaçını yanı-
na çağırdı:
“Bizim kim olduğumuzu biliyor musunuz?” diye sordu.
“Eskiden burada okumuşsunuz,” dedi çocuklardan biri.
Talip Apaydın düzeltti hemen:
“Okuyan biziz. Vedat Bey hocamızdı,” dedi.
Günyol, “anket”i sürdürdü:
“Hiç Hasan Âli Yücel adını duydunuz mu?”
Duymuşlardı.
“Neci