Kunday - Gölgeler Çağı sözleri ve alıntılarını, Kunday - Gölgeler Çağı kitap alıntılarını, Kunday - Gölgeler Çağı en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Hızır onun giysiler altında daraldığını düşünmüş olmalı ki Azrail'e, "Zor koşullarda çalışıyorsun, can almak da zaten sevimsiz bir iş” dedikten sonra bir süre sustu, parmağıyla kendini gösterdi: “Benim de işim zor. Bir düşün: Evleniyorum çoluk çocuğa karışıyorum, kadınlarım kızlarım torunlarım onların torunları, onların da torunları yaşlanıyor, ölüyor ve ben yaşıyorum. Bütün sevdiklerimin ölümünü görüyorum. Nasıl bir acıdır, biliyor musun?”
"Bilmem ben acıyı. Senin ölmeyi bilmediğin gibi."
"Bir şey anlamayan Baybüre'ye yemyeşil tarlaları gösterdim: 'Bak, şu tarlalara doğru gitmeyebiliriz, bu bize kalmış. Henüz gelecek zaman olmadı çünkü. Fakat Durak Han'dan kaçmamış olamayız, o geçmişte kaldı. Anlatabildim mi?' "
Cavlaklar han kapısına gelmiş, fakat içeri alınmiyorlardı, itiş kakış o yüzdendi. Hancı, cavlakların başı Haydar'ın önüne dikilmişti, onu hana sokmuyordu: “Bana bak burası yolgeçen hanı değil” dedi. "İçeride saygin müşteriler var. Tüccar değilsiniz, saraylı değilsiniz. Sizi niye içeri alacakmışım?"
Haydar asasını öfkeyle yere vurdu: “Tüccara her şeyi veriyorsunuz. Üç gün handa kalıyor, parasız. Atina yem alıyor, parasız. Hamama girmesi, yemesi, içmesi, uyumasi, parasız. Kim ödüyor bunları?"
“Sultanımız efendimiz."
Haydar müritlerine baktı, alaycıydı. Asasını yere vurdu, müritlerin hancıyla alay ederek gülmesini susturdu ve öfkeyle sordu: “Sultan kimden alıyor parayı Hancı? Halktan değil mi?"