Kafeteryada, pencere en yakın masada karşıda oturuyor. Ahşap masanın kenarına kazınmış kalbin içinde D ve T harfleri var, kalp o kadar küçük ki neredeyse harfleri göremiyorum. Caleb konuşurken parmağımı ahşaptaki oyukta dolaştırıyorum.
"Neredeyse ölüyordun. Sadist bir süslüpasta seni kurtardı. Şimdi hepimizin topluluksuzlarla işbirliği halinde ciddi bir savaşa hazırlanıyoruz."
"Süslüpasta mı?" diyor Christina.
"Cesurluk argosu. Hakaretlerin en büyüğü ama artık kimse kullanmıyor."
"Çünkü çok ağır bir hakaret."
"Hayır. Çok aptalca, çünkü aklı başında olan bir Cesur bile bunu söylemeyi düşünmez. Süslüpastaymış. Kaç yaşındasın sen? On iki mi?"