"İnsanlar kendilerini mutsuz edecek hatta hayatlarını karartacak bir şey dahi olsa kendi uydurduklarına inanıyorlar.Bu daha iyi bir gelecekten ümüdini kesmiş insanların inanma ihtiyacıdır."
Hayatın akışı çok nadiren insanın kendi eline geçer. Ve o anları da insan zaten fark etmeden geçirir. Zayıflığını ise insan ancak kaderin kendisini yendiği zaman fark eder. O zamanda yapacak pek bir şey kalmamıştır.
Ne gariptir ki her şey yolunda giderken insan çok az şey düşünebilir Tanrıdan isteyecek. Ya da saçmasapan şeyler ister aslında hiç de fazla önemi olmayan. Ama her şeylerini kaybetmiş insanlar için dua etmek kolaydır. Neyi özlediklerini, neyi kaçırdıklarını, Tanrıdan ne isteyeceklerini gerçekten bilirler.
Kader zaten bu değil midir? Hayat insanın kendi arzusu, kontrolü dışındaki sürüklenişi değil miydi? Tesadüf eseri kaderin getirdikleri hayallere uyuyorsa şans denilip geçiliyordu. Yoksa adı sadece "kader" olarak anılıyordu.
Özlemek..... ancak sevdiklerin olduğu müddetçe gerçekleşen bir duygudur. Bu da insana mutluluk vermelidir. Yeter ki, sevdiklerin bir daha hiç görüşemeyeceğin uzaklıklarda olmasınlar. Özlem o zaman yaman olur.....
Biz her zaman birbirimize aitiz Shura.Ve ne olursa olsun birbirimize ait olacağız.Biz, bir diğerimizin kanındayız, hatıralarındayız.Şartlar ne olursa olsun değişmeyecek.
Beyaz bir dünyaydı, bembeyaz.Kayıp giden bulutların arasından mehtap ışıldadıkça ortalık pırıl pırıl oluyordu.Her şey olduğundan daha haşmetliydi bu beyazlığın altında.