“Dün gece, tam şu ağacın üzerinde, kalbimi özgürlüğüne kavuşturdun!” Parmağımla dışarıdaki ağacı işaret ediyordum. “Sonra ne oldu biliyor musun?” diye sordum keyiften uzak bir gülümsemeyle. “Sonra yine yıkıp döktün beni! Her arkamı döndüğümde seni eski sevgilinin kollarında bulmak nasıl bir duygu biliyor musun? Sahi ben kimim James? Senin neyinim de her istediğinde kimyamı altüst edebiliyorsun?”
“Lacivert, dünyadaki insanlara gerçek mükemmelin ne olduğunu göstermek için var olmuş gibiydi. Ancak içten içe, tüm bu özellikleri olmadan bile onu seveceğimi, mükemmelliyeti kendi özünde taşıdığını biliyordum.”
“Hissizliğin ötesine geçemeyen küçük Lacivert'imin sığındığı kara parçası bendim. Belki üzerine küçük bir ev inşa edeceği, bir bahçe yapıp çimlerinde uzanacağı toprak, rüzgarını içine çekeceği hava bendim.”
Eğer sana bunun sadece acitacagini soyleseydim ,
Eğer ateşin seni yakacagini söyleyip uyarsaydim ,
Yürür muydun ?
İlk benim gitmeme izin verir miydin ?
Hepsini aşk adına yap
Kör olduğun zaman bile sana rehberlik etmeme izin verir miydin ?
Karanlıkta , yanında kimse olmadığı zaman
Beni aşk adına çağırır mıydın ?
İçimdeki ateş ,kızıl bir nehre döküyordu tüm lavını .
Kanla kaplıydı bu nehir . Lacivert'le aramızdaki o masum ancak artık adını koyamadigim ateşin mezariydi.
Her kesigimde , bu nehre akitmistim kana karışmış gözyaşlarımi .
Cennetin nasıl bir yer olduğunu merak ederken , aklınıza hiç sesinin nasıl olduğu gelir mi ? Oradaki sonsuz güzelliği düşündükçe , etrafinizdan geçen nehirlerin akış sesini , kuşların şarkısını ya da havanın tatlı uğultusunu düşlediğiniz olur mu ?
"Her anımı dinleyemezsin, James!" diye tısladım.
"Dinlerim," dedi alayla. "Hatta her anını öyle bir işgal ederim ki, benden habersiz kimseye gülümseyemezsin bile."