Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Latif Nükteler Sözleri ve Alıntıları

Latif Nükteler sözleri ve alıntılarını, Latif Nükteler kitap alıntılarını, Latif Nükteler en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Bir sinek, elime kondu, emânetullah olan gözünü, yüzünü, kanatlarını güzelce temizlemeye başladı. Bir neferin mîrî silâhını, elbisesini güzelce temizlediği gibi, sinek de temizliyordu. Nefsime dedim: "Bak." Baktı, tam ders aldı. Sinek ise, mağrur ve tembel nefsime hoca ve muallim oldu.
Reklam
Bazan Kur'anın bir harfi, bir hazine-i maneviyenin anahtarı olur.
(Nur Talebeliği !)
... Evet ! Mesleğimiz şükürdür. Ve her şeyde bir vech-i rahmeti, bir cihet-i nimeti görmektir. ...
Sayfa 55 - RNK/ Neşriyat / Hakikatlı Bir TeselliKitabı okudu
sinek , temizlik ve abdest
Ve lâtif vaziyeti ve abdest alması gibi yüzünü, gözünü temizlemesiyle, sana abdest ve namaz, hareket ve nezâfet gibi vazife-i insâniyeti ihtar eder ve ders veren sineği görüyorsun.
kuşçuklar
insanın gözüne görünmeyen, hastalıkların mikroplarını ve madde-i semmiyeyi temizlemekle, sinekler muvazzaftırlar.
Reklam
Evet, mesleğimiz şükürdür. Ve her şeyde bir vech-i rahmeti, bir cihet-i nimeti görmektir.
... zulümlerde iki cihet var ve iki hüküm vardır: Biri, insanın; biri, kader-i İlahînin. Aynı hâdisede insan zulmeder, fakat kader âdildir, adalet eder. Bu mes'elemizde insanın zulmünden ziyade, kaderin adlini ve hikmet-i İlahiyenin sırrını düşünmeliyiz.
yavrular içinden bir kumandan:)
Hâşiye: Evet, bir balık, binler yumurta, binler yavru ve bazan bir milyon yumurtadan ibâret olan havyardan çıkan tevellüdât-ı semekiyeye nisbeten vefiyatları bulunacak; tâ ki muvâzene-i bahriye muhâfaza edilebilsin. Rahîmiyet-i İlâhiyenin latif cilvelerindendir ki, vâlide balıkların yavrularıyla nisbetsiz bir tefâvüt-ü cismîde bulunduklarından, yavrulara vâlideleri kumandanlık edemiyorlar. Sokuldukları yere giremedikleri için, Hakîm ve Rahîm, yavrular içinde onlara küçük bir kumandan çıkarıp, vâlidelik vazifesini o küçük kumandancıklara gördürür.}
Kardeşlerim! Kalbime ihtar edildi ki: Nasılki Mesnevî-i Şerif, şems-i Kur'andan tezahür eden yedi hakikatından bir hakikatın âyinesi olmuş, kudsî bir şeref almış; Mevlevîlerden başka daha çok ehl-i kalbin lâyemut bir mürşidi olmuş. Öyle de, Risale-i Nur şems-i Kur'aniyenin ziyasındaki elvan-ı seb'ayı ve o güneşteki renk renk, çeşit çeşit yedi nuru birden âyinesinde temessül ettirdiğinden, inşâallah yedi cihetle şerif ve kudsî ve yedi Mesnevî kadar ehl-i hakikata bâki bir rehber ve bir mürşid olacak.
Sayfa 35
Reklam
Tevâzuda ve terk-i enâniyette öyle lezzetli bir mükâfat var ki, ağır bir yükten ve kendini soğuk beğendirmekten kurtarır.
Sayfa 52 - Sözler Neşriyat. San. Tic. A.ŞKitabı okudu
Bir sineğin kanadı ve vücudu ne kadar hârika bir san'at-ı Rabbâniye olduğuna lâtifâne bir işaret olarak, meşhur Yunus Emre'nin bu fıkrası ne güzel bildirir:    "Bir sineğin kanadını kırk kağnıya yüklettim,    Kırkı da çekemedi, kaldı şöyle yazılı."
Sayfa 9 - Sözler Neşriyat. San. Tic. A.ŞKitabı okudu
Evet, mesleğimiz şükürdür. Ve her şeyde bir vech-i rahmeti, bir cihet-i nimeti görmektir.
Malûmdur ki, umulmadık bir şeyden kelâmın sudûru, kelâmı ehemmiyetleştirir; kendini dinlettiriyor. Hususan cevv-i sema ve bulutlar gibi büyük cirmlerde tekellümvari sadâlar dahi, ehemmiyetle herkese kendini dinlettiriyor. Hususan dağ cesametinde bir fonoğrafın nağamatı, daha fazla kulağın nazar-ı dikkatini celbeder. Hususan semavat tabakalarını plâklar ittihaz edip küre-i arzın kafasına işittirmek için sudûr eden sadâ-yı semavî-i Kur'anîyi, radyo kuvvetiyle, zerrat-ı havaiye hurufata âhize ve nâkile oldukları gibi, elbette bu kudsî hurufat-ı Kur'aniyeye birer âyine, birer lisan, birer ibre ucu, birer kulak hükmüne geçtiğine remzen, Kur'an-ı Hakîm'in hurufatının ne derece ehemmiyetli, kıymetli, hasiyetli, hayatdar olduğuna işareten âyet mana-yı işarîsiyle diyor ki: "Kelâmullah olan Kur'an o kadar hayatdar ve kıymetdardır ki, onu dinleyen, işiten kulakların adedini ve o kulaklara giren o kudsî kelimelerin sayısını, bütün denizler mürekkep ve melaikeler kâtib ve zerreler, nutfeler ve nebatlar ve kıllar kalemler olsa bitiremezler." Evet bitiremezler. Çünki Cenab-ı Hak beşerin zayıf, ruhsuz kelâmının adedini havada milyonlar kadar teksir etse, elbette arz ve semavatın Padişah-ı Bîmisal'inin arz ve semavata bakan ve arz ve semavatta umum zîşuurlara hitab eden kelâmının herbir kelimesi, zerrat-ı havaiye adedince kelimeler olur.
فَلَمَّا نَسُوا مَا ذُكِّرُوا ... اَخَذْنَاهُمْ Yani: Onlara ihtar ettiğimiz ders ve nasihatı unuttukları ve amel etmedikleri vakit, onları tutup musibet altına aldık.
Sayfa 37
430 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.