Ama insanlar nedir biliyor musun sen? Ölmeleri gereken sefil yaratıklardır, geçen yıl tanrıyı bilmeksizin ölen solucanlardan ya da yapraklardan daha sefil yaratıklar. Oysa insanlar onu bilir ve ağızlarından düşürmezler, bir an olsun onun adını anmaktan, ondan bir yarar ya da bakış koparmaktan, ona ateşler, hem de kamışın içinde saklayarak çaldıkları ateşler yakmaktan geri durmazlar. Ve kadınlarla, adaklarla, ezgiler ve güzel sözlerle, bizlerin, ölümsüzlerin, içimizden birisinin onların arasına inmesini, onlara iyi gözle bakmasını, onların çocuklarına baba olmasını sağladılar. İçten pazarlıklı hesabı, sefil ve arsız kurnazlığı anlıyor musun? Neden öfke duyduğumu anlıyor musun?
Gene de, Odysseus, siz insanlar yitirilen bir şeye kavuşmanın hep bir elem olduğunu söylüyorsunuz. Geçmiş dönmez. Zamanın akışına karşı hiçbir şey duramaz.
Gülümsemek, bir dalga ya da bir yaprak gibi yaşamaktır, yazgıyı kabul ederek. Bir biçime ölmek ve bir biçime yeniden doğmaktır. Kabul etmektir, kabul etmek, kendini ve yazgıyı.