Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Liberalizm

Atilla Yayla

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
... Diğer taraftan, Spencer, insanların acılarını, sıkıntılarını, yaşanan sefaleti kişisel gayretlerle azaltmaya, gidermeye çalışmanın saygıya lâyık bir davranış olduğunu ve bazı insanların bunu yaptığını söyler. Fakat "başarısız" insanların sefaletini gönüllü bireysel çabalarla veya grup faaliyetleriyle gidermekle, "kanun yoluyla zorlamalar yaparak" gidermeye çalışmak arasında muazzam farklar vardır. İlkinde, bu gayretlerin maliyeti gayret sahibi bireylerce karşılanır. İkincisinde ise, başarısız kimselerin sefaletinin kanun yoluyla(marifetiyle) giderilmesini isteyenlerin çoğu, bunu, ortaya çıkacak maliyeti büyük ölçüde başkalarına, az miktarda da kendilerine yükleyerek yapmayı teklif ederler. Fakirlerin yanlış yollarla korunması, bu iş için bazılarının sırtına ağır yükler bindirilmesi yanında, genellikle gerçekten ihtiyaç içinde bulunan ve yardımı hak edenlerin değil, bulunmayan ve yardımı hak etmeyenlerin korunmasına yol açar.
Sayfa 108
Hayat belirli etkinliklerden oluşur ve bu etkinliklerde korunur.Bir toplumdaki insanlar arasında bu etkinlikler zorunlu olarak karşılıklı sınırlıdır,her birey tarafından bu sınırlar içinde yapılır ve sınırların ötesine geçemez.Devletin fonksiyonu da burada ortaya çıkar.Devletin fonksiyonu bu sınırları korumaktır.Her birey,diğerlerinin özgürluğü tarafından belirlenen sınırlar dahilinde gücünü kullanma özgürlüğüne sahip olarak,hemcinslerinden,onların kendi hizmetlerinin değeri olarak düşündükleri kadar hizmeti kendi hizmetlenin karşılığı olarak alırsa;sözleşmeler herbirinin bu şekilde belirlenmiş paylarını vermek üzere yerine getirilir ve birey kendi isteklerini tatmin etmek üzere kendi özel alanında güvence içinde bırakılırsa,bireysel ve sosyal hayatın hayatî ilkesi muhafaza edilmiş olur.Böyle yapılmakla sosyal ilerleme ilkesi de korunur ve bu şartlar altında en çok hak eden bireyler daha az hak eden bireylerden daha fazla rehafa ulaşır.
Sayfa 113Kitabı okudu
Reklam
Özgülüğün tarihî gelişimi de,negatif özgürlük mefhumun özgürlük kavramının ve kurumunun esas anlamanı taşıdıgını gösterir.Örneğin,Antik Yunan'daki -özgür olma-düşüncesinin incelenmesi bu açıdan manidardır.Gerçi Yunan kent-devletlerinde özgürlük genel nüfusa oranla oldukça sınırlı sayıda insanın,sadece vatandaşların sahip olma mutluluğuna ulaştığı bir değer olma niteliğini korumuştur ama,o dönemdeki özgürlük anlayışı da esas itibariyle negatif karakterli olma vasfını taşımıştır.Bunun en iyi ve o ölçüde de ilginç belgesi,kölelikten azat edilen ve kendilerine özgürlük bahşedilen kimselere verilen haklarla ilgili beratlardır.Bu begatlarda vurgulanan ve kişinin özgür sayılmasını sağlayan dört temel hak şunlardır:-Toplumun korunan bir üyesi olarak hukukî statü-,-keyfi tutuklanmadan masuniyet-istenilen işte çalışma hakkı-.Bu haklara dayanan bir özgürlüğün negatif özgürlük olduğu herhalde yeteri kadar açıktır.
Sayfa 153Kitabı okudu
Çağdaş siyasal yelpazeye bir göz atıldığında,sosyalizm,liberalizm ve muhafazakarlığın içiçe girdiği,birbirine karıştığı görülmektedir.Amerika'da sol eğilimli fikirleri savunanlara"liberal"denilmekte,klasik liberalizmin görüşleri ise yeni muhafazakar kişiler tarafından benimsenmektedir.İngiltere'de de klasik liberal temalara Muhafazakar Parti sahip çıkmatadır.İlk Liberallerin mirasçısı olan İşçi Partisi,içinden ılımlı ve radikal kanatlar barındıran sosyalist bir partidir.Kendilerine liberal vasfını veren partiler ise bu iki büyük partinin arasında oynak bir çizgide durmaktadır.Avrupa'sa durum karışıktir.Liberalizm kelimesi ilk anlamına biraz daha yakındır ama Liberalizmin temalarının hem dini bir kelimeyi de adlarına ekleyen partiler,hem de sosyal demokrat partiler tarafından paylaşıldığı izlemektedir.
Liberalizm Avrupa kaynaklı,İspanyolcadan ingilizceye geçmiş ve ilk defa 19.yüzyılın başlarında siyasi terminolojiye girmiştir.Garip.ve ilginç bir şekilde,izleyen yıllarda İspanyollar"Liberal" sıfatını İngiltere kökenli politikaları nitelendirmek amacıyla kullanmışlardır.Yüzyılın ortalarına ve sonlarına doğru kavram siyaset sözlügüne iyice yerleşerek,"laisssez faire laissez passer"ifadesinin yerini almış ve düşünce ôzgürlügünü,ifade hürriyetini,basın özgürlüğünü,üretim araçlarının özel mülkiyet konusu oluşunu ve serbest ticareti savunanların adlandırılmasında kullanılan etiket haline gelmiştir.
Dil,işbirliği,akıl gibi özellikler de bireylerde gelişmiştir.Kollektif bütünler gözle görülebilir varlıklar değildir.Milletler,devletler,dini kurumlar,toplumsal işbirliği,ancak belirli bireylerin eylemlerinde farkedilebilir.Bir kollektif bütün,ancak ve ancak üyelerinin eylemlerinde var olabilir.O yüzden,insan eylemleri üzerinde çalışmaya başlamak yanlıştır.Mises'in verdiği örnekle,bir yerde toplanmış bir kalabalık,bir kitle mi,yoksa bir sosyal-entity-,bir sosyal organizasyon mu olduğunu,ancak onların kendilerine atfettiği manâ ile,yani bireylerin mevcudiyetini kavramamızı sağlayan şey idrak değil,bir zihnî süreçtir.Bu yüzden Liberalizm metodolojik olarak bireycidir,insan davranışlarını incelemeye bireysel insanlardan başlar.
Sayfa 143Kitabı okudu
Reklam
Görülduğü gibi Mill temsili hükümeti yaşatma yükünü halkın omuzlarına -yıkmaktadır-.Böylece,Sabine'e göre" Mill'in farkettiği ama önceki liberallerin göremediği şey,liberal bir hükümetin arkasında liberal bir toplumun bulunması gerektiği idi". Mamafih,Mill'in halkın liberal bir toplum oluşturmasından pek umutlu değildi.Oy hakkının genişletilmesine ve cahil halk kitlelerine bu hakkın verilmesine karşıdır.Cahil halk kitlelerinin -isabetli- seçimler yapamacağı endişesi taşır.Hatta,Mill,halkı eğitmek için -ilkefe müstebit,fakat uygulamada genellikle hayli sınırlı bir merkez iktidarın-halkı gerekli bir gelişme evresinden geçirmek için yararlı olabileceğini söyler.
100 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.