"Kaba kuvvetin yüceltilmesi, başarının kutsanması, maddeciliğin zaferi, oldu bitti karşısında sinme, en soylu duyguların alay konusu edilmesi, ahlaksal değerlerin çarpıtılması, ilerlemenin son söz olması gerekirken despotluğa, şiddete, barbarlığa dönüşen bir haydutluk felsefesi."
Bir ailenin iki kuşağının anlatıldığı kitap üç bölümden oluşuyor; birinci bölüm Arjantin'e gidip orada bir aile kuran ve zengin olan babayı, ikinci bölüm Fransa'ya dönen ailenin yaşamını ve son bölümde de savaşı anlatıyor.
"Ve birkaç saate kadar güneş doğduğunda, dünya kırlarda insanlığın düşmanı olan o dört atlının koşturduğunu görecek."
Kitap hikayenin en başından itibaren bizi büyük savaşa doğru götürüyor. Insanların nasıl savaşın bir erdem, bir gereklilik olduğuna kendilerini inandırdığını büyük bir ustalıkla anlatıp sonra da yaşlı bir adamın gözünden savaşı son derece etkili bir şekilde okura aktarıyor. Savaşın karşı taraflarında bulunan akrabalar, aldatan eşler, savaşın vahşileştirdiği insanlar ve daha pek çok insan hikayesi incelikle işlenmiş. Ben çok severek okudum, tavsiye ederim.
"Ve o dört atlının çılgın koşusu muazzam insan yığınları üzerinden tayfun gibi geçiyordu. Zavallı insanlık korkudan deliye dönmüş; Veba, Savaş, Açlık ve Ecel'in nal seslerini duydukça çil yavrusu gibi kaçışıyordu."