Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Marksizm, Ulusal Sorun ve Sömürge Sorunu

Josef Stalin

En Eski Marksizm, Ulusal Sorun ve Sömürge Sorunu Sözleri ve Alıntıları

En Eski Marksizm, Ulusal Sorun ve Sömürge Sorunu sözleri ve alıntılarını, en eski Marksizm, Ulusal Sorun ve Sömürge Sorunu kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Ulus,tarihi olarak oluşmuş,dil,toprak,iktisadi yaşantı birliği, ve kültür birliğinde ifadesini bulan ruhi şekillenme birliği temelinde oluşmuş istikrarlı bir insan topluluğudur.
Sayfa 15 - İnterKitabı okudu
Farklı devletlerde milliyetlere karşı takınılan farklı tavırlar ne ile açıklanır? Bu devletlerde hüküm süren demokratizmin derecesindeki farklılıkla.Önceki yıllarda,Rusya'da devlet iktidarının başında eski toprak aristokrasisi dururken,ulusal baskı katliamlar ve pogromlar gibi en iğrenç biçimlere bürünebiliyordu ve gerçekten de bürünmüştür.Belli bir ölçüde demokratizmin ve siyasi özgürlüğün varolduğu İngiltere'de ulusal baskı daha az vahşi bir karakterdedir.İsviçre demokratik bir topluma yakındır ve bu ülkede uluslar aşağı yukarı tam özgürlüğe sahiptir.Kısacası,bir ülke ne kadar daha demokratik olursa,ulusal baskı o kadar az olur,ve tersine.Demokrasi ile,belirli sınıfların devlet iktidarında bulunmalarını kastettiğimize göre,bu bakış açısından hareketle şu söylenebilir:Eski Çarlık Rusyası'nda olduğu gibi,eski toprak aristokrasisi iktidara ne kadar yakınsa baskı o kadar ağır ve biçimleri o kadar iğrenç olur.Ne var ki,ulusal baskı yalnızca toprak aristokrasisi tarafından ayakta tutulmaz.Ek olarak,bir diğer güç daha vardır -kendi ülkelerine sömürgelerde öğrendiği milliyetleri köleleştirme yöntemlerini getiren ve böylece toprak aristokrasisinin doğal müttefikleri durumuna gelen emperyalist gruplar.Bunları,küçük-burjuvazi,aydınların bir bölümü ve aynı zamanda soygun yağmasını paylaşan işçilerin üst tabakasının bir kesimi izler.Böylece,ulusal baskıyı destekleyen,başını toprak ve finans aristokrasisinin çektiği tüm bir sosyal güçler korosu ortaya çıkar.Gerçek bir demokratik sistem oluşturmak için,her şeyden önce zemini temizlemek ve bu güçleri siyaset sahnesinden silmek zorunludur.
Sayfa 82 - İnterKitabı okudu
Reklam
Ezilen ulusların siyasi yaşamı nasıl biçimlendirilmelidir? Bu soruya yanıt olarak, Rusya'daki ezilen halklara, Rus devletinin bir parçası olarak kalmaya devam mı etmek, yoksa bağımsız devletler olarak ayrılmak mı istediklerine kendi başlarına karar verme hakkının tanınması gerektiği söylenmelidir.Şu anda, Fin halkı ile Geçici Hükümet arasında somut bir çelişkiye tanık olmaktayız.Fin halkının temsilcileri, Sosyal-Demokrasinin temsilcileri, Geçici Hükümet'in Fin halkına, Rusya'ya ilhak edilmeden önce sahip oldukları hakları geri vermesini talep ediyorlar.Geçici Hükümet bunu reddetmekte ve böylece Fin halkının egemenliğini tanımamaktadır.Kimin safında yer almalıyız? Apaçık ki, Fin halkının safında, çünkü herhangi bir halkın bir devlet sınırları içinde zorla alıkonulmasını kabul etmemiz, düşünülemeyecek bir şeydir.Halkların kendi kaderlerini tayin hakkı ilkesini ileri sürdüğümüzde, biz buna bağlı olarak ulusal baskıya karşı mücadeleyi, ortak düşmanımız olan emperyalizme karşı mücadele düzeyine yükseltiyoruz.Eğer bunu yapmazsak, kendimizi emperyalistlerin değirmenine su taşıyanların durumunda bulabiliriz.Eğer biz Sosyal-Demokratlar, Fin halkının ayrılma iradesini bildirme hakkını ve iradesini gerçekleştirme hakkını inkar etseydik, kendimizi Çarlığın siyasetini sürdürenlerin durumuna koymuş olurduk.
Sayfa 83 - İnterKitabı okudu
Ulusların özgürce ayrılma hakkı sorunuyla, bir ulusun şu ya da bu anda mutlaka ayrılıp ayrılmaması gerektiği sorununu birbirine karıştırmaya izin verilemez.Bu ikinci sorun, proletarya partisi tarafından her özel durumda, koşullara uygun olarak tamamen ayrı ayrı çözülmek zorundadır.Ezilen halkların ayrılma hakkını, siyasi kaderlerini kararlaştırma hakkını tanıdığımız zaman, bununla söz konusu anda belli ulusların Rus devletinden ayrılıp ayrılmaması gerektiği sorununu çözmüş olmuyoruz.Bir ulusun ayrılma hakkını tanıyabilirim, fakat bu onu böyle yapmaya yükümlü kılıyorum anlamına gelmez.Bir halkın ayrılma hakkı vardır, fakat koşullara göre, bu hakkı kullanamayabilir de.O halde, proletaryanın, proleter devrimin çıkarlarına uygun olarak, ayrılma lehinde ya da aleyhinde ajitasyonda bulunmakta özgürüz.Dolayısıyla, ayrılma sorunu, her özel durumda bağımsız olarak, varolan duruma uygun olarak belirlenir, ve bu nedenle, ayrılma hakkını tanımak, herhangi belli koşullarda ayrılmanın amaca uygunluğuyla karıştırılmamalıdır.Örneğin ben, kendi payıma, Transkafkasya ve Rusya'daki ortak gelişmeyi, proletaryanın mücadelesinin belli koşullarını ve benzeri şeyleri hatırda tutarak, Transkafkasya'nın ayrılmasına karşı çıkardım.Fakat eğer, gene de, Transkafkasya halkları ayrılmayı talep ederse, onlar elbette ayrılırlar ve bizden bir direniş görmezler.
Sayfa 83 - İnterKitabı okudu
Halk düşmanı, karşı-devrimci politika olarak, zararlı bir politika olarak asimilasyon politikasının Marksizm-Leninizmin cephaneliğinde asla yeri bulunmadığını elbette biliyorsunuz. Ayrıca, ulusların ve ulusal dillerin, olağanüstü bir istikrar ve asimilasyon politikasına karşı muazzam bir direnme gücüyle sivrildikleri de biliniyor. Türk asimilatörler, asimilatörlerin en zalimleri, Balkan uluslarına yüzyıllar boyunca işkence ve eziyet ettiler, ancak yalnızca onları yoketmeyi başaramamakla kalmadılar, bilakis kendileri teslim olmak zorunda kaldılar. Zalimlikte Türk asimilatörlerinin pek gerisinde kalmayan Çarlık Rusyası Ruslaştırıcıları ve Prusya-Alman Cermenleştiricileri, yüz yıldan fazla bir zaman seyrinde Polonya ulusuna işkence ve eziyet ettiler, aynen İran ve Türk asimilatörlerinin yüzyıllar sürecinde Ermeni ve Gürcü ulusuna işkence, eziyet yaptıkları ve kökünü kurutmaya çalıştıkları gibi, ancak yalnızca bu ulusları yoketmeyi başaramamakla kalmadılar, bilakis tersine kendileri teslim olmak zorunda kaldılar.
Sayfa 320 - İnterKitabı okudu
Ulus, bir ırk ve bir aşiret topluluğu değil, fakat tarihi olarak meydana gelmiş bir insan topluluğudur. Buna karşın tarihi olarak meydana gelmiş olmalarına rağmen bir Keyhüsrev’in veya bir İskender’in büyük devletleri kuşkusuz ulus olarak adlandırılamaz. Bunlar ulus değil, fakat şu yada bu fatihin zafer veya yenilgisine göre birleşip ayrılan rasgele ve gevşek biçimde birleşmiş gruplar topluluğudur.
Reklam
Ulusal topluluğu devlet topluluğundan ayıran nedir? Diğer şeylerin yanısıra, ulusal topluluk ortak bir dil olmaksızın düşünülemezken, devlet için ortak bir dilin mutlaka gerekli olmaması.
Fakat örneğin, ortak bir dil konuştukları halde İngilizler ve Amerikalılar neden tek ulus oluşturmazlar? Herşeyden önce, birlikte değil, ayrı topraklar üzerinde yaşadıkları için. Bir ulus ancak uzun süreli ve düzenli ilişkiler sonucunda, insanların kuşaktan kuşağa bir arada yaşamaları sonucunda oluşur.
Ulus, tarihi olarak oluşmuş, dil, toprak, iktisadi yaşantı birliği, ve kültür birliği ile ifadesini bulan ruhi şekillenme birliği temelinde oluşmuş istikrarlı bir insan topluluğudur.
Ortak bir toprak üzerinde yaşayan ve ortak bir iktisadi yaşantı sürdüren insanlar düşünülebilir, ancak ortak bir dile ve “ulusal karaktere” sahip olmayan bu insanlar gene de bir ulus oluşturmazlar.
46 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.