Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Marksizm ve Cinsel Devrim

Aleksandra Kollontai

Marksizm ve Cinsel Devrim Gönderileri

Marksizm ve Cinsel Devrim kitaplarını, Marksizm ve Cinsel Devrim sözleri ve alıntılarını, Marksizm ve Cinsel Devrim yazarlarını, Marksizm ve Cinsel Devrim yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Sakatlanmış yaşam ve ne çok zehirlenmiş varlık var!
"Ailenin bugünkü biçimi sonuncusu değildir. Yeni toplum, yeni bir aile biçimi yaratacaktır....
Reklam
221 syf.
9/10 puan verdi
·
72 günde okudu
Kadın erkek eşitliği
Öncelikle, Kollontay adının feministlerce sürekli istismar edildiğinin altını çizerek başlayalım. Ancak kitap netçe gösteriyor ki, Kollontay diğer Sovyet kadın yoldaşları gibi feminist değildir. Her ne kadar çeşitli sol sapmalar tarafından bazı görüşleri olguya uygun kabul edilse de, gerçeklik budur. Kollontay'ın Rusya SSC'de giriştiği mücadelenin hem gelişimi, hem de eksik kalan tarafları çıplak biçimde görülmekte. Aşka dayalı evliliğin nasıl olacağı, aşkın kolektif üretime tabi olması, insanların ekonomik koşulları dolayısıyla aşkı yaşayamaması gibi noktalarda aydınlatıcı bilgileri bulmak mümkün. Yine klasik anti-komünist söylem olan "anne ile evladı ayıracaklar" söyleminin de aksi ortaya konulmakta. Anneye sadece çocuğu doğurma doğal yükünü verip, diğer tüm işlerle kolektifleştirmenin ne kadar önemli olduğu da aktarılmakta.
Marksizm ve Cinsel Devrim
Marksizm ve Cinsel DevrimAleksandra Kollontai · Ceylan Yayınları · 201650 okunma
Şüphesiz aşk duygusu, burjuva ideolojisinin ona ayırdığı sınırlar içinde yerini bulamadı.
Burjuva toplumu, fazla bireyselce seçim yapan kadını affetmez. Bu da bir çeşit atadan kalma kuraldır; Kast törelerinden miras kalan geleneği sürdüren burjuva toplumu, kadının seçim yaparken derece ve sıralan, aile öğütlerini ve aile çıkarlarını hesaba katmasını istemektedir. Kadını aile hücresinden özgürleştirmeyi, onu ailesel erdem ve ödevlerin kapalı dairesi dışında, kendine Özgü bir kişi olarak nitelendirmeyi bilmez.
Reklam
Kapitalist mülkiyet yüzyılının, şiddetli sınıf savaşlarının ve bireysel ahlak döneminin insanları olan bizler, uğursuz ve altedilmez bir manevi yalnızlığın gölgesinde yaşıyor ve hala düşünüyoruz... Uçsuz bucaksız, kalabalık, baştan çıkana ve gürültülü şehirlerin ortasındaki bu yalnızlık, dostlar ve arkadaşlar arasındayken bile duyumsanan yalnızlık, bugünün insanını, hastalığa kadar varabilen bir susamışlıkla diğer cinsten bir kişiye ait olan 'kardeş ruh' kuruntusuna götürüyor. Yalnızlığın koyu karanlıklarını, hiç değilse bir süre için, kovmanın sihirli gücüne, yalnızca aşkın sahip olduğu sanılıyor.
Tutucu kesim, "eski güzel zamanlara dönmek, ailenin eski temellerinin yeniden kurmak, cinsel ahlakin geleneksel kurallarım pekiştirmek gerekir" diye karar veriyor. "Zamanaşımına uğramış cinsel ahlak yasasının tüm iki yüzlü yasaklarını yıkmak zorunludur, yararsız olan ve rahatsızlık veren bu köhne düşünceleri ıskartaya çıkarmanın zamanıdır... Cinsel sorunun tek yasa koyucusu, herkesin bireysel bilinci, bireysel iradesidir", burjuva bireyciliği yandaşlarının dedikleri de bu. "Cinsel sorunların çözümü ancak, temelden ele alınarak düzeltilmiş bir ekonomik ve toplumsal yapının kurulmasıyla olanaklı olacaktır", diyerek güven verenler de sosyalistler; ama bütün bu geleceğe havalelerden anladığımız, henüz bizim bile yönetici ipi elimizde buludurmadığımızdır.
Bugünün erkeği aşk-tutkusunu, karşılaşabileceği 'en büyük mutsuzluk' gibi esas işlerinin gerçekleşmesine karşı bir engel olarak görüyor.
Gönül işinin meslek derecesinde aşağılatılmış olmasından daha korkunç ne olabilir?
206 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.