Nina Mihaylovna Zareçnaya eşittir Neriman,
Boris Alekseyeviç Trigorin eşittir Macit,
Konstantin Gavriloviç Treplev eşittir Şinasi, diyebilirim. Ya da bende böyle bir çağrışım oluştu okurken, diyeyim.
(Spoiler vereceğim, ona göre)
Treplev ile Nina arasında başta gönül ilişkisi var ama Nina Trigorin'e meylediyor ve olaylar, olaylar..
Kitabımızın 45. sayfasında Trigorin'in ağzından kitabı kısmen özetleyen şöyle bir bölüm var: "Küçük bir hikâye konusu. Çocukluğundan beri göl kıyısında yaşayan bir genç kız var, sizin gibi biri; tıpkı bir martı gibi seviyor bu gölü ve bir martı gibi de mutlu ve özgür. Günün birinde bir adam geliyor oraya, kızı görüyor ve yapacak başka bir işi olmadığından yazık ediyor kıza, tıpkı bu martı gibi..."
Yazık eden adam Trigorin söylüyor bunu.
İlerleyen sayfalarda Nina kitap alıntısı ile harcanmaya olan meylini koyuyor ortaya. Alıntı şu şekilde: "Eğer bir gün hayatım sana gerekecek olursa gel ve al onu..."
Bilemiyorum, sanırım "aşk için ölmeli" ya da "yanacaksak aşktan" kafası.. Her neyse.. Ama gelin, görün ki bu hikâyede yanan daha çok Treplev oluyor. Zaten öyle olmaz mı hep?
Fatih Harbiye'nin son kısmında dayısının kızlarının anlattığı Rus kızın hikayesinden ders çıkarıp Neriman kendi hayâtına döner ve mutlu son..
Bu kitapla Fatih Harbiye'nin en bâriz farkı da sonu.. Biraz klişe bir son muydu? Evet ama yine de beğendim. Okuyacaklara keyifli okumalar diliyorum.