Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gazeteciler ve Uzmanlar Dünyaya Bakışımızı Nasıl Belirliyor?

Medyada İslam

Edward Said

Medyada İslam Sözleri ve Alıntıları

Medyada İslam sözleri ve alıntılarını, Medyada İslam kitap alıntılarını, Medyada İslam en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
“oysa gerçekte şöyle ol­muştu: Çoğu Avrupalı olan Yahudiler, başka bir halkın çoktan yer­leştiği ve yaşamakta olduğu Filistin'e gelmiş, onların toplumunu tah­rip etmiş, malını mülkünü elinden almış, üçte ikisini sürgün etmiş­ti; buna ilaveten İsrail onlarca yıldır ordularıyla Filistin (dahası Lüb­nan ve Suriye) topraklarını işgal etmektedir; tek yanlı olarak Doğu Kudüs'ü ilhak etmiştir”
“Doğru habercilik (ki medya bunu hiçbir zaman kendi­ne erdem edinmemiştir) genellikle ortada haber yapılacak yeni bir şey olsa da olmasa da haberleştirme ihtiyacına feda edilmiştir.”
Sayfa 183Kitabı okudu
Reklam
En azından on sekizinci yüzyılın sonundan günümüze kadar modern Garp'ın İslama verdiği tepkilere, hâla Şarkiyatçı olarak adlandırılabilecek, radikal bir şekilde basite indirgenmiş bir düşünce biçimi egemen olmuştur. Genel olarak Şarkiyatçı düşüncenin temelinde dünyayı, büyük ve "farklı" olanına Şark, "bizim" dünyamız diye de anılan diğerine ise Garp veya Batı denilen iki eşitsiz parçaya ayıran, hayali ama yine de muazzam derecede kutuplaşmış bir coğrafya vardır. Bu tür bölünmeler, bir toplum ya da kültür kendisinden farklı bir diğer toplum ya da kültür üzerinde düşündüğü zamanlarda ortaya çıkar; fakat ilginç olan şu ki Şark istisnasız tüm Batılılar tarafından dünyanın daha aşağı seviyeli bir bölümü sayıldığında bile, Şark'a daima Batı'dan daha büyük boyutlar ve daha büyük (genellikle yıkıcı) bir güç potansiyeli bahşedilmiştir. İslam her zaman Şark'a ait görüldüğü için, Şarkiyatçılığın genel yapısı içinde İslamın kaderi, ona her şeyden önce adeta monolitik bir şeymişçesine, sonra da çok özel bir düşmanlık ve korkuyla bakılması olmuştur. Elbette bunun pek çok dinsel, psikolojik ve siyasal nedeni vardır, fakat bu nedenlerin hepsi de Batı'nın gözünde İslamın yalnızca heybetli bir rakip olmadığı, aynı zamanda Hristiyanlığa karşı gecikmiş bir meydan okumayı temsil ettiği duygusundan kaynaklanmaktadır.
Görüşler gerçeklik gibi sunulduğunda habercilik aniden kendi kendini doğuran bir kehanet halini alıyor .
Petrol zengini ülkeler, kendi adlarına maddi kaynak eksikliğinden yakınmazlar. Eksik olan, dünyaya adamakıllı bir ciddiyetle katılabilmek için hepsinin onaylanacağı bir siyasi karardır ki bu eksiklik Müslüman devletlerin, bırakın birleşik bir güç olmayı, henüz siyasi hareket kabiliyetine sahip veya rabıtalı devletler bile olmadıklarını göstermektedir.
Sayfa 140Kitabı okudu
Günümüzde Amerika ve Avrupa kamuoyu için İslam, öncelikle sevimsiz türden “haber” anlamına gelir.
Reklam
Görüşler gerçeklik gibi sunulduğunda habercilik aniden kendi kendini doğuran bir kehanet halini alıyor .
Türkiye’de 1996 seçimlerinde ılımlı bir İslami parti iktidara geldiğinde, Times’ın üstatlarından Thomas L. Friedman, İran gibi Türkiye’de “bizim”miş de kaybetmişiz gibi “Türkiye’yi kim kaybetti?” konulu bir yazı yazmıştı. (1996)
Konu İslam olunca, rasyonel bakış normları askıya alınıyor. Hiç kimse tenezzül edip, örneğin Fas'tan Özbekistan'a kadar Sünni gençler arasında, yani sayıları yüz milyonları bulan gençler arasında din yolunda şehitlik fikrinin yayıldığı ifadesinin ne kadar doğrulanabilir olduğunu sormuyor; doğrulanabiliyorsa da bunun kanıtın ne olabileceğini öğrenmek istemiyor. (1997 Baskısı İçin Giriş)
"Batı"nın Araplara ve İslama karşı duyduğu husumet yüzünden Müslüman dünyanın hayıflanarak kendi haklılıklarının öfkesi içinde oturup geriye yaslanmasının pek bahanesi kalmamıştır. Bu husumetin nedenleri ve "Batı"nın buna destek veren yönleri korkusuzca analiz edildiğinde, bunu değiştirmek için çok önemli bir adım atılmış olacaktır. Ama kesinlikle iş burada bitmez: Bunun İslam karşıtı yeni bir propaganda silsilesine yol açmaması için, husumetin yerine başka bir şey konmalıdır.
Sayfa 141Kitabı okudu
Reklam
Amerikalıların çoğu “Bana ya özgürlüğümü verin ya ölümü” diyen Patrick Henry’ye fanatik gözüyle bakmaz. Nazilerler işbirliğine giren Fransızları öldürme arzusu Fransızların en tipik özelliği olarak görülmez. Peki, ya manevi cesaretleriyle silahlı orduları bile dize getiren insanlara genelde duyduğumuz hayranlığa ne demeli?
Hz. Muhammed (s.a.v) sonsuz bir hicrettir, topraktan Allah’a doğru, kendi içinde yapılan bir hicrettir; o kendi ruhu içinde yollar kat eden bir muhacirdir.
Sayfa 142Kitabı okudu
Konu İslam olunca, rasyonel bakış normları askıya alınıyor.
Ve yine elbette daha çok sayıda Amerikalı, bu ayaklanmada veya Irak-İran savaşında “bizim” kendi düzenimizi dayatmaya kalkmamızın anlamsızlığını görebiliyor.
Yorumlama toplumsal bir etkinliktir ve her şeyden önce, kendisinin ortaya çıkmasına neden olan koşullara sıkı sıkıya bağlıdır.
34 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.