Bu güzel kitabında yazar tasavvuf ehli bir bayanın kalbini karşılıksız bir aşka kaptırmasını, acı ve pişmanlıklarını mektupları üzerinden okurla paylaşıyor. Zaten fazla uzun olamayan kitap bir veya iki gece de bitirmek mümkün. Umarız sizinde ilginiz çekecektir.
İnsan bedenindeki olumlu ya da olumsuz enerjiyi karşı tarafa en iyi aktaran yer el ayasıydı. Bu yüzden sevgilisiyle el ele tutuşan iki kişi arasında müthiş bir elektrik akımı gerçekleşir ve bu iki kişinin sadece elleri değil, kalpleri de birbirine yakınlaşırdı.
Kitabımızın kahramanı bir kadın. İsmi, mesleği belirtilmese de, dini bütün, tasavvufla ilgilenen, yalnız yaşayan bir kadın. Hakkında iç dünyasının derinliği dışında dünyevi hayatına dair çok fazla bir detay yok. Bir gün bir yerde tesadüfen Mehmed isminde biri ile tanışıyor. Bundan sonra içinde bir şeylerin değiştiğini, hayatında bir şeylerin eksilirken, başka bir şeylerin tamamlandığını hissediyor. Hisleri Mehmed de vücut buluyor. Peki ya Mehmed kim? O ise bambaşka bir muamma. Belki büyük bir aşkın başrol oyuncusu, belki bir şeyler öğrenmeye vesile sıradan bir figüran. Benim tahminim, evvelce yaşadıklarından yorulan, kırılan, aşk için çabalamaktan vazgeçen, bu nedenle artık “kısmetse nasıl olsa kendiliğinden olur” diye düşünmeye başlamış bir adam. Kötü biri değil ama aşk için çabalamaya gönüllü de değil.
Yorumun tamamı: ucalisan.blogspot.com.tr/2015/10/mehmede...
Ama her aşk, anlatılmak ister. Aşk’ı anlatmak içinse anlamak gerekir önce. Yanmak gerekir aşkın harlı ateşinde… Yanmadan OL’mak, OL’madan ÖL’mek yoktur. Aşk’la olup, Aşkla ölünürse ulaşılır ancak O’na. Aşk’ın amacı da budur yalnızca.