..o şahsiyetle, kendimi herkesten ziyade bedbaht, âciz, fakir ve kusurlu görüyorum. Bütün dünya beni medh-ü sena etse, beni inandıramaz ki ben iyiyim ve sahib-i kemalim.
Ramazan-ı Şerifte en zenginden en fakire kadar herkesin nefsi anlar ki: Kendisi mâlik değil, memluktür; hür değil, abddir. Emir olunmazsa en âdi ve en rahat şeyi de yapamaz, elini suya uzatamaz diye mevhum rububiyeti kırılır, ubudiyeti takınır, hakikî vazifesi olan şükre girer.
"Cenab-ı Hak hadsiz enva'-ı nimetini nev'-i beşere zemin yüzünde neşretmiş. Ona mukabil, o nimetlerin fiatı olarak, şükür istiyor."
Mektubat
Allah ﷻ bizi şükür için yarattığı, ikram ettiklerinden bellidir.
Nasıl şükretmemiz gerektiğinin yolunu ise Üstad hazretleri
Mektubat da şöyle gösteriyor;
"İşte O'na teşekkür etmek;
-o nimetleri doğrudan doğruya ondan bilmek,
-o nimetlerin kıymetini takdir etmek,
-ve o nimetlere kendi ihtiyacını hissetmekle olur."
Eğer ki, O'nun huzurunda iken şükrü başkalarına yaparsak, Üstadın "...şükürden, şirke gidiyor."
Mektubat dediği gibi şirke gideriz.
Allah muhafaza..
...
Ya Rab! Vermediklerine takılıp, o verdiğin güzellikleri göremeyip hamd edemediğimiz için bu ramazanın bereketi hürmetine bizleri affeyle...
Âmîn Âmîn Âmîn🤲🏻
Elbette, en bahtiyar odur ki, dünya için âhireti unutmasın, âhiretini dünyaya feda etmesin, hayat-ı ebediyesini hayat-ı dünyeviye için bozmasın, mâlâyâni şeylerle ömrünü telef etmesin, kendini misafir telâkki edip misafirhane sahibinin emirlerine göre hareket etsin, selâmetle kabir kapısını açıp saadet-i ebediyeye girsin