Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Melekler Zamanı

Iris Murdoch

Melekler Zamanı Hakkında

Melekler Zamanı konusu, istatistikler, fiyatları ve daha fazlası burada.

Hakkında

...Gündelik hayatı bir arada tutan şey, herkesin benimsediği bir değerler düzeni ve tanrı kavramında yoğunlaşan metafizik bir anlam arayışıdır. İnsanlar üzerinde durdukları zeminin ayakları altından kaymaması uğruna, o günün geçerli değerlerine ve tek bir tanrıya olan inançlarına sımsıkı sarılırlar. Oysa bir çözülmenin yaşanması çoğu zaman kaçınılmazdır. Melekler Zamanı böylesi bir çözülmenin romanıdır... Baş kişisi Peder Carel varolan ahlak düzenini ve tanrıyı tartışan biridir. Sıradan insanları baştan çıkaran güçlü bir karizmaya sahiptir; Mefisto gibi... Kızı, hizmetçisi ve yeğeni üzerindeki etkisi bir büyüden farksızdır. Dışardakilerin sızma çabalarına başarıyla göğüs gerdikleri, her şeyin sislerin arasına gizlendiği rahip konutunda beraberce yaşarlar. Ta ki "çözülme anı"na kadar... (Arka Kapak)
Tahmini Okuma Süresi: 7 sa. 12 dk.Sayfa Sayısı: 254Basım Tarihi: 1995İlk Yayın Tarihi: 1992Yayınevi: Ayrıntı YayınlarıOrijinal Adı: The Time of the Angels
ISBN: 9789755391045Ülke: TürkiyeDil: TürkçeFormat: Karton kapak
Türler:
Reklam

Kitap İstatistikleri

Kitabın okur profili

Kadın% 72.6
Erkek% 27.4
0-12 Yaş
13-17 Yaş
18-24 Yaş
25-34 Yaş
35-44 Yaş
45-54 Yaş
55-64 Yaş
65+ Yaş

Yazar Hakkında

Iris Murdoch
Iris MurdochYazar · 22 kitap
Murdoch, 15 Temmuz 1919'da İrlandalı bir annenin ve İngiliz bir babanın çocuğu olarak dünyaya geldi. Evin tek çocuğu olan Muroch, dokuz yaşından itibaren yazmaya yöneldi. 1932'de Bristol'de genç kızların gittiği Badmington College'a başladı. Burada gecen altı yılın ardından, klasik edebiyat okumak üzere Oxford'daki Sommerville College'a kaydoldu. Üniversite yıllarında pek çok önemli şair ve entelektüelle tanıştı. Franz Steiner ile uzun süreli bir aşk yaşadı. 1938'de Iris Murdoch Komünist Parti'ye girdi. Klasik Edebiyat diplomasını aldı ve 1940'lardan sonra Londra'ya yerleşip Ekonomi Bakanlığına çalıştı. Komünistlerin siyasi tutumlarından hayal kırıklığına uğrayarak partiden ayrıldı. II. Dünya savaşının sonlarında Birleşmiş Milletler'de çalıştı. Belçika ve Avusturya mülteci kamplarında görev aldı. Bu görev için Avrupa'da yer aldığı sıralar Sartre ve Simone de Beauvoir ile tanıştı. Bu tanışma genel olarak felsefeye özel olarak da varoluşçuluğa yönelmesini etkiledi. Cambridge'de Wittgenstein'ın görev yaptığı Nevnham Üniversitesi'nde dersler alarak felsefe doktorasını aldı. 1948'de Oxford'da St.Anne College'da felsefe profesörü olarak göreve başladı ve 1963'e kadar burada çalıştı. Elias Cannetti'yle yakın ilişkisi oldu. 1954'te ilk romanını (Under the Net) yayınladı. 1956 yılında ise ölene kadar hiç ayrılmayacağı eleştirmen ve Oxford Üniversitesi İngilizce profesörü olan John Bayley ile evlendi. Çocukları olmadı. 70'li yıllardan itibaren felsefe yazıları yazmaya da yöneldi. 1996 yılından itibaren ortaya çıkmaya başlayan unutkanlıklarıyla birlikte hastalığı belirginleşti. 1997'de Bayley, karısının alzheimer hastası olduğunu açıkladı. Binlerce okuru ve hayran kitlesi olan yazar Murdoch kendi kitaplarının adını dahi hatırlayamıyordu. Kendi durumunun farkında olan ve bunu "çok kötü, sessiz ve karanlık bir yerde olmak" şeklinde tanımlayan Murdoch, 8 Şubat 1999'da Oxford'da alzheimer hastalığından dolayı öldü. Romanları Iris Murdoch ilk romanı Under the Net'ten (Türkçesi Ağ) itibaren edebiyat dünyasında dikkat çekti ve büyük bir hayran kitlesine sahip oldu. İçinde psikolojik temaların yer aldığı bir dedektif romanı olan bu ilk kitabında, aynı zamanda sonraki bütün romanlarında da görülecek olan varoluşçu felsefenin izleri belirgin olarak görülür. Romanın kahramanı Jack Donague bir tür Sartrecı kahraman olarak ortaya çıkmıştır. A Severed Head (Kesik Bir Baş) romanında ise Carl Gustav Jung'un psikanalitik teorisinin temeli olan arketipler teorisini kullandı ve çok etkili oldu. Bu kitap daha sonra tiyatro oyunu olarak sahnelendi. "Çan", "Kara Prens", "Deniz, Deniz" gibi kitaplarıyla Murdoch her zaman büyük bir ilgiyle karşılandı, birçok kez ödüllendirildi. 1978'de kendisine Booker Ödülü verildi. 60'lı yıllardan itibaren hemen her yıl bir kitap üreten Murdoch zamanının en üretken yazarları arasında sayıldı, ancak Murdoch'un romanlarında çok yazan ve çok okunan bir yazar olmanın ötesinde onu 20. yüzyıl edebiyatının en önemli isimlerinden biri haline getiren bir nitelik de her zaman kabul edildi. Murdoch, genel olarak romanlarında popüler polisiye ve gerilim roman teknikleriyle felsefi/kuramsal sorunları ortaya koyan bir yol izledi denilebilir. Onun roman kahramanları çoğunluk varoluşçu felsefecilerin ürettiği kahramanlara benzer, varoluşuyla ve yaşamıyla uyumsuz, sanatçı ya da sanatçı ruhlu, başarısız, hem kendileriyle hem de çevrelerindeki insanlarla sorunlu kişileri anlatır. Bu kişiler karamsar, umutsuz, ikilemler içinde yol bulmakta tereddütlü, şaşkın, yanılgı içerisinde, yalnız ve tedirgin kişilerdir. Bu kişiler her zaman bir ağa yakalanmış, bir çemberin içine alınmış, kuşatılmış gibidirler. Bunların çoğu zaman modern bireyin bazı açmazlarını sergilediği söylenebilir. Hemen her kitabında Murdoch psikolojik gerilim ögesini ya da psikolojik diğer ögeleri kullanır. Bunun yanı sıra yaşam-sanat, cinsellik-aşk, aşk-özgürlük, din, evlilik, platonik-erotik aşk, yalnızlık, rastlantısallık, öteki insanlarla ilişkiler gibi meseleler sürekli olarak olayların akışı içerisinde değerlendirilir. Edebiyat Murdoch'a göre etik meselelerin ve insansal ilişkilerin karmaşasını değerlendirmek bakımından daha elverişli bir alandır. Murdoch'un romanlarında bu temalara bağlı olarak umutsuzluk ve ironi derinden işleyen temalar olarak sürekli kendisini hissettirir. Zaman zaman kara mizah örnekleri ortaya çıkar. Romanın kurgusal yapısı üzerinde ya da dil üzerinde oyunlara girişmez Murdoch, ancak kurgusal şaşırtmacalarla ve belirsizliği çok iyi kullanmasıyla sürekli okurun dikkatini uyanık tutar, olayların gelişimini merak ettirir, her seferinde okuru kendi kurguladığı sonuçların çok ötesinde sonuçlara götürür. Felsefi çalışmaları Murdoch teorik ve felsefi metinlerde kaleme almıştır; meslekten bir felsefeci olarak bu alandaki çalışmalarında da önemli bir yazar olduğunu gösterir. İlk teorik yapıtı sayılan Sartre, Yazarlığı ve Felsefesi onun Sartre üzerine eleştirel bir değerlendirmesini sunar. Varoluşçuluk Murdoch için önemli olmuş bir felsefe yönelimidir. Edebiyatı, yaşamın ve ahlaki sorunların değerlendirilmesinde daha verimli bir alan olarak düşündüğü için kullanan Murdoch, bu alanda felsefi/etik/estetik sorunları irdeler. Bununla birlikte ayrıca felsefe metinleri kaleme almış ve bunlarla bazı konulara açıklık getirmeye çalışmıştır. Varoluşçu felsefenin yanı sıra dil, gerçeklik, yanılsama vb konularda ilgi alanı içinde yer alır ve onun edebi metinlerinde doğrudan ya da dolaylı olarak işlenir. Ateş ve Güneş adlı çalışması, Platon'un sanat üzerine düşüncelerinin değerlendirilmesi olduğu gibi, Murdoch'un kendi sanat anlayışını da sunduğu bir çalışma olarak değerlendirilebilir. Platon'un, Murdoch'a göre, sanatçıları sevmemesinin nedeni, sanatçıların akıllarını tehlikeli bir şekilde kullanmaları ve yaratıcılıklarını akıldışı şekilde ortaya koymalarıydı. Biz zaten gölgeler dünyasında yaşıyorduk ve bu gölgelerin yeniden gölgelere dönüştürülmesi, Tanrı'ya meydan okumak olacaktır. Şairler, yazarlar, ressamlar vs.nin varlığı, Tanrı'nın varlığına tehdit oluşturur. Bu nedenle Platon sanatçıları felsefe ülkesinden dışlamıştır. Murdoch etik sorunsalın yanı sıra estetik sorunsala ilişkinde değerlendirmelerini geliştirir; Platon değerlendirmesinde sanat ile gerçek arasındaki ilişki bağlamında değerlendirmeler üretir. Kant, Kierkegaard, Wittgenstein gibi filozoflardan hareketle sanatın yerini belirlemeye çalışır ve Platoncu teze karşı çıkar.