Bir insan büyük laf edebilmek için, önce kendisi büyük adam olmalıdır. Buyüzden kendi kendime hep acır dururum. Her konuşmamın başında, bir kocaman laf, kitaplara geçecek değerde bir büyük laf ettiğim halde, hiçkimse ne bana, ne de lafıma metelik vermez.
Memurluk hayatımda çok denedim, bir memur ne kadar çok çalışırsa, ona o kadar iş yüklenir. O zavallı da işlerin altından kalkayım diye habire çalışır, çalıştıkça habire zavallıya iş verirler. Ne kadar çalışmaz, dalgacı olursa, bunun aklı bişeye ermiyor diye kimse iş vermez. Üstelik, çok iş yapıyor diye üstüne çok iş yükletilen memur, elbette bu kadar çok iş arasında bikaç da yanlış yapar. Buyüzden azarlanır, paylanır; ne kadar çalışırsa, yanlış yapma ihtimali de o kadar artar, o kadar da horlanır. Hiçbir iş yapmayan memurun, hiçbir yanlış da yapmayacağı için başı hiç belaya girmez.
"Dikkat ettiniz mi bilmem, bizde memurların çoğunun suratı asıktır. Halk hizmetinde olan bir adamın, halka surat asmasının anlamını bitürlü anlayamam."