…muhabbet yukardan aşağıya akar. Muhabbetin yukardan aşağıya aktığını gören salik, esasında kendi sevmesinin bile sevilmesinin eseri olduğunu fark eder.
Edep, kalbimizin kıyafetidir ve zahiren algılanmaz. Ahlak kıyafetini yırtığı, söküğü ilimle yamalanır, düzelir. Kalp kıyafetinin yırtılan ve sökülen yerleri aşk ve irfan ile düzeltilir.
Uzaydan bakıp sahrada yürüyen adamı görebiliyorlar da, burunlarının dibinde ki insanlar niçin açlıktan ölüyor, uyuşturucuyla hayatlarını söndürüyor, böylece nesiller sefalete sürükleniyor?
.
.
Ruhunu ve ruhunun gıdasını fark eden bir toplum böyle zulümlere el pençe divan durabilir mi?
Eskiden hayal perdesinde çocuklarını eğlendirmek üzere Karagöz-Hacivat oyunlarına giden büyükler idrake vesile Olsun diye bazen çocuklarının elinden tutar ve perdenin arkasındaki oynatıcıyı gösterirlermiş.
Günümüz insanı, her şeyi aklıyla çözebileceğini zannetti. Bir çok meçhulü malumuyla yani bilinenlerle çözdü, keşfetti. Lakin bugün insanlık, tarihte eşi benzeri görülmemiş bir endişe ve evhamın pençesindedir.
"Kişi cehaletini gidermek ve ilim öğrenmek için yola düşer, öğrenir, tâlim eder ve bir noktaya gelir, bildiklerine ve öğrendiklerine bakarak, henüz hiçbir şey bilmiyormuşum, diyerek hayret eder. İşte ilim o noktadan sonra başlar."
•İmam Gazzâlî•
Bir adamı karşıdan görüyorsun; uçurumun kenarında gözleri kapalı vaziyette yürüyor. Yanındakine diyorsun ki bu adam düşecek. Nitekim iki, üç adım sonra uçurumdan aşağıyı boyluyor. Şimdi bu adam sen bildin diye mi düştü? Tabiî ki değil. Allah Teâlâ'nın bizim fiillerimizi bilmesi, her yaptığımız fiilin Allah tarafından cebren yaptırıldığı mânâsına gelmez. Bir durumda, bir konumdasın ve o ân yapabileceğin, düşünebileceğin yüz bin fiil var. Yüz bin birinci fiil yok. İşte bu yüz binin dahi Allah tarafından bilinmesine kader denir.