Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Dicle ve Fırat Arasındaki Kadim Uygarlıklar

Mezopotamya

Barthel Hrouda

Mezopotamya Gönderileri

Mezopotamya kitaplarını, Mezopotamya sözleri ve alıntılarını, Mezopotamya yazarlarını, Mezopotamya yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Tıp
Mezopotamya tıbbı özünde otlar ve merhemlerle tedaviden ibaretti. Cesetlerin teşrih edilmesi dini nedenlerden ötürü yasaktı; dolayısıyla, insan anatomisi hakkında net bir tasavvur oluşmamıştı. Fakat cerrahi müdahalelerde bulunulduğunu, örneğin kafa ya da göz ameliyatı yapıldığını Hammurabi Kanunlarından biliyoruz. Bu ameliyatlar hem hasta hem de hekim için riskliydi: Hasta ölürse ya da bir gözünü kaybederse, doktorun eli kesiliyordu. Kazı buluntularından öğrendiğimize göre, hastaya trepanasyon, yani kafatasını delici aletler yardımıyla açma gibi müdahalelerde yapılıyordu. Bazı hastaların bu ameliyatlardan sağ çıktığı da oluyordu. Şifa sanatının bir başka yüzü daha vardı. Hastalıklar, bazı insanlar tarafından aşağılandıkları hissine kapılan ve insanları cezalandırmak için demonları onların sağlığını çalmakla görevlendiren tanrıların bir cezası olarak görülüyordu. Bir başka hastalık sebebinin de insanların yaptığı büyüler olduğu düşünülüyordu. Hristiyan ortaçağda olduğu gibi, çeşitli büyü ritüelleriyle hastanın bedeninden demonları kovarak tanrıların öfkesini yatıştırmaya çalışan şeytan çıkarıcılar vardı. Hastalıkları tedavide öncelik büyü bozan rahiplerindi. Hekim ancak rahibin çabaları işe yaramazsa hastanın yatağını yanaşabiliyordu. Hatta zamanla tıbbın giderek arka plana itildiği, büyünün daha da önem kazandığı izlenimine kapılırız.
Sayfa 87 - Alfa YayınlarıKitabı okuyor
Bilim
Mezopotamya'nın bilimi ele alırken öncelikle modern bakış açısını bir kenara bırakmak gerekir, zira bizim bilim anlayışımıza Yunan felsefesi damgasını vurmuştur. Eski Şark'ta neden-sonuç ilişkisi pek bilinmiyordu ve bilimsel bir mantık yoktu. Bunu daha iyi anlatmak için şöyle bir ifade kullanılır: Mezopotamya biliminde "ne" sorusu sorulurken "neden" sorusu hiç sorulmamıştır. Nitekim evrenin oluşumunu ancak mitik-dini metinlerde okuruz, asla bilimsel metinlerde değil. Eski Şark'ta salt araştırmaya hizmet eden bir bilim yoktu zaten, bilim çoğu zaman dini bir bağlamdaydı. Her tespit bir kehanetle ilişkiliydi: geçmişim ve şimdiki zamanın gözlemlenmesinin tek amacı geleceğe dair kehanette bulunmaktı. Buna, Mezopotamya kültüründe çok baskın bir unsur da ekleniyordu: Geçmişte iyi faydalı olduğu görülen her şeyin gelecekte de öyle olacağı düşünülür, asla sorgulanmazdı. Dolayısıyla, merak ve öğrenme isteği daha en baştan daracık sınırlara hapsedilmişti.
Sayfa 83 - Alfa YayınlarıKitabı okuyor
Reklam
Evlilik
Evlilik gerçekleşmeden önce erkek ile gelinin babası arasında, başlık parasının -ya da daha somut bir ifadeyle- satış fiyatının kararlaştırıldığı bir evlilik anlaşması yapılıyordu. Dolayısıyla, hukuki açıdan bakıldığında evlilik bir alım-satım sözleşmesi gibiydi. Daha sonra bu ödemenin yerine giderek çeyiz aldı. İlk başlarda erkeğin, ailesi
Sayfa 80 - Alfa YayınlarıKitabı okuyor
Eski Şark, sanat ile zanaat ayrımını bilmiyordu. Zaanatçıların, daha sonraki Yunan vazo ressamları gibi, eserlerine imza atarak sanatçının eseriyle duyduğu gururu ve kendine verdiği değeri yansıttıklarına hemen hemen hiç rastlanmazdı. Tanınmış pek çok sanat eserinin yaratıcılarının isimlerini bilmeyiz; bu sanat eserleri olsa olsa dönemin hükümdarlarıyla ilişkilendirilir.
Sayfa 80 - Alfa YayınlarıKitabı okuyor
TARİHÖNCESİ
İnsan varoluşunun yazılı kaynakların henüz bulunmadığı dönemine tarihöncesi denir. Rakamlarla ifade edecek olursak, bu dönem aşağı yukarı MÖ 300.000'den 4. binyılın sonuna kadar uzanıyor. Daha dar anlamda insanlık tarihi Orta ve Geç Paleolitik Çağda Neandertal insanıyla başladı. Güney Fransa ve Kuzey İspanya'daki ünlü mağara
Sayfa 15 - Alfa YayınlarıKitabı okuyor
Göçebe halkların gözünde Mezopotamya, süt ve bal akan diyar ya da İncil'de denildiği gibi "cennet bahçesi"ydi. Fakat Martin Luther bu ifadeyi yanlış çevirmiş, "Aden cenneti" demiştir; oysa Aden Sümerce bir sözcüktür ve "bozkır," "çöl" anlamına gelir.
Sayfa 11 - Alfa YayınlarıKitabı okuyor
76 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.