Yaşadıkları meşakketli hayatın izlerini taşıyan, o yıpranmış, zayıf, çelimsiz halleri dahi seyredenleri korkutmaya yetiyordu. Her şeyini kaybetmiş bir insanın ürkütücü gücünü kuşanmış gibiydiler.
Sanki şehir, bu unutulmuş, viran mahallede geçmiş zamanların kalıntılarını biriktirmeye çabalıyordu. Bu haliyle, kendi çürümüş cesedinin üzerinden hatıra bir parça alıp saklamaya çalışan bir ölüye benziyordu.
".. Ama, herkes deli deli diye alay ediyor sokakta" dedi. "Bak işte o çok kötü birşey amca iyiki öyle bir oğlun yok. Deliyle alay eden...Esas öyle bir oğlu olan adamın kapı kapı dolaşıp derdine çare araması lazım.."
"İçinde hâlâ eski zamanların kimi izleri vardı. Kıvrıla kıvrıla inen dar yokuşlar, çıkmazlar, çoğu harab, yanık yıkık ta olsa cumbalı kafesli tahta evler, türbeler, selviler, nakışlı mezar taşlarıyla küçük mezarlıklar, aynalı çeşmeler vardı. "