‘’Bir insan ne kadar ne kadar kötü dövülürse dövülsün, içeriden ya da disaridan, bedeni ya da ruhu ne kadar incinmis olursa olsun, yasami yeniden sevebilir. Yeter ki kafasini hep ayni duvarlara vurmaktan vazgeçsin.’’
Bir erkek, karşına kurulmuş, sanki sen onun kaburga kemiği bile etmezmişsin gibi bir tavırla, senin hakkında, geçmişin, geleceğin, ne olduğun, olamayacağın hakkında ahkâm kesmeye kalkışınca onu sakın dinleme.
Artık toplama kamplarını,gaz odalarını, cezaevlerini kanıksadık; canlı yayından izlediğimiz bombardımanlardaki çocuk ölümleri eşliğinde akşam yemeğimizi yiyoruz.
''Bir insanı gerçekten sevmek, onun tuhaflıklarını, başka hiç kimsenin, kendisinin bile benimseyemediği, hatta fark etmediği huylarını sevmektir. insanların en esaslı yönleri uyumsuzluklarında saklıdır çünkü.''