Her şey ne kadar tutarsızdı! Ahengin her türlüsünden ne kadar yoksundu! Günün sığ iyimserliğiyle varoluşun somut gerçekleri arasındaki uçuruma şaşıyordu.
Belki bir tutkuyu mükemmelce ifade etmekle o tutkunun kendisini tüketmiştim. Duygusal güçlerin de maddi hayatın güçleri gibi somut sınırları vardır. Belki sırf birini bir görüşe ikna etme çabası, inandırma gücünden bir
şekilde feragat etmeyi gerektiriyordur. Belki sadece artık konudan yorulup şevkim kalmadığı için aklımın tarafsız yargısı devreye girmişti.