Bizi biz yapan kişiliklerimizdir.Zayıflıklarımız tuhaf eğilimlerimiz, garipliklerimiz, korkularımız; bunları çıkartsan geriye ne kalır? Koca bir hiç.Sadece mutlu, aptal insan kabukları.Boş gözler,boş ifadeler...
Neden durmadan sürekli, yeniden yanlış insanı seçiyoruz? Niçin her seferinde yalnız kalbi seçiyoruz? Acaba içten içe kendi hüznümüze, kendi hatalarımıza âşık olduğumuz için mi?
Bir zamanlar şairin biri şöyle yazmış: 'Eğer eşit derecede sevemiyorsak daha çok seven ben olayım' Ama bana kalırsa bu şair aptalın tekiymiş. Konu insan yüreği olduğunda "daha çok" ya da "daha az" yoktur sadece ihtiyaç ve kalp acısı vardır. Neden durmadan sürekli yeniden yanlış insanları seçiyoruz? Ne için her seferinde yanlış kalbi seçiyoruz sevmek için? Acaba içten içe kendi hüznümüze kendi hatalarımıza aşık olduğumuz için mi? Ben sana Neşe veriyorum yakıp kavuran bir tutku değil Neşe. Sadece Neşe. Sonsuz bir neşe.
Kişinin hayatının merkezindeki boşluk cevaplandirilmadan doldurulamaz, ancak bastirilabilir, bir kenara itilebilir... Ah ama sen bunları zaten biliyordun, öyle değil mi?
*İnsanları harekete geçiren, aptallık ve zafer duygularını besleyen şey mutluluğun elde edilmesi değil, mutluluk vaadidir
Bir yayın evinde editör olan Edwin de Valu yayınevine gönderilen kişisel gelişimle ilgili bir dosyayı beğenmeyip çöpe atar. Fakat hiç hesapta olmayan gelişmeler sonucu gizemli bir yazara ait bu eseri yayınlamak durumunda kalır. Ona göre bu kitap çok gereksiz ve tehlikeli bir şeydir. Fakat beklenilmeyen olur ve çok satanlar listesine girer. İnsanların sorunlarına çözüm yolu bulan "Dağda Öğrendiklerim" ismindeki bu kitap yüzünden mutluluk bir salgın gibi tüm dünyaya yayılmaya başlamıştır. Ama bunun bazı kötü sonuçları olacaktır.
Ne zamandır böylesine ilginç bir kitap okumamıştım. Ayrıca esprili bir üslubu olan çalışma, bize mutluluğu aramanın mı bulmanın mı daha önemli olduğunu anlatıyor. Bir açıdan bakarsak bizlerin bu dünyadan en çok istediğimiz şey mutlulukken ona sahip olmak neden kötü olsun diyebiliriz. Ama yazar öyle bir kurgu hazırlamış ki tüm alternatif olasılıklar kafanızdan geçiyor. Şaşakaldığım ve pek beğendiğim bir kitap oldu.
Gezi yazarı olan Will Ferguson'un bu ilk romanı büyük bir başarı yakalamış ve pek çok ödül almış.
*"Ben, insanların ne istediklerini biliyorum; onlar özgür olmak değil, mutlu olmak istiyorlar. Ve bu iki kavram birlikte var olamaz."
*Evinin koridorlarında, başka birinin yaşamındaki bir yabancı gibi gezindi.
*Sanki sözcükler her şeyi değiştirebilirmiş gibi konuşuyordu.