İnsanın dünyaya gönderilmesindeki asıl gaye, Yaratıcısını
tanımak, bilmek ve sevmektir. Allah'ı gerçek manada sev-
menin yolu da Rusulullah'a tabi olmak ve O'nu sevmekten
geçer.
Efendimiz (sav), “Ümmetimin bozulduğu bir zamanda kim
benim sünnetime sarılırsa ona yüz şehit sevabı verilir.” bu-
yurmakta. Sünnete uymak, sünneti yaşamak ise O'nun söy-
lediklerini anlamakla mümkündür. Efendimiz'i tanımak,
anlamak ve O'na tabi olmak ise hadislerini okumak, öğren-
mek ve yaşamaktan geçer.
O yüce Resul, bu dünya hayatını mesut bir şekilde geçirme-
nin ve kısa dünya hayatında ebedî hayatın nasıl kazanılaca-
ğının yollarını bizlere sünnet ve hadisleriyle göstermekte-
dir. Yeme-içme adabından, ticaret hayatına; birey olarak
kendimize, topluma ve diğer canlılara karşı olan görevleri-
mizden, iman ve amel noktasında nasıl yaşamamız gerekti-
ğine varıncaya kadar önümüzde rehber, yolumuzda ışık
oldu.
Hz. Muhammed'in hadisleri, Müslümanları dünyada sü-
kunet, huzur, başarı, barış, kardeşlik; ukbada da ebedî bir sa-
adet sahiline çağıran liman feneri hükmündedir. Bundan
dolayıdır ki yüzyıllar boyu Efendimiz'in müstesna sözleri
hattatların levhalarında, şairlerin mısralarında ve bizlerin
dilinde ve yüreğinde duyulmaya devam etmektedir. Ta ki
hayat gayemizin bilincine vakıf olarak var edenin huzuruna huzur ile varalım.