Sen
"Promete'nin çığlıklarını
Kaba kıyım tütün gibi piposuna dolduran adam"
Sen benim mavi gözlü arkadaşım
Kabil değil unutmam seni.
26 Eylül 1943
Seni yapayalnız bırakıp hapishanede
bir üçüncü mevki kompartimanda pupa yelken koşacağım memlekete.
Ve tren
bir güvercin gibi çırpınarak istasyona girecek, gözü yaşlı bir genç kadına
"Rahat, temiz, uyuyakalmış da henüz uyanmamışçasına sakin bir ölüydü. Yüzünde serin bir rahatlık. .. Belli ki, can verirken uzun uzun mücadele etmemişti."
Herkes gibi onun uzaktan hayranlarındandım. Herkes gibi, "nedenini bilmeden" ona kızıyordum, fakat ihtimal, herkes gibi nedenini bilmeden, yahut pek az bilerek, seviyordum onu: müthiş, muazzam, doyuran sanatını.
Şiirleri hakkında Nâzım'ın en kıymet verdiği ölçü "halk"tı. O, "bir halk sanatkârı, her şeyden önce halk tarafından anlaşılmalı ve halkın sanatkârı olmalıdır!" derdi.
Nazım, zannedildiği gibi, her
fırsatta propaganda yapan, tartışan, haşin bir insan değildi. Herkesin fikrine azami saygıyı gösterir, mecbur edilmedikçe tartışmaya girmezdi, hatta çok defa mecbur edilse de...