Nedim: Divan Şiirinde Üç Büyükler 3 kitaplarını, Nedim: Divan Şiirinde Üç Büyükler 3 sözleri ve alıntılarını, Nedim: Divan Şiirinde Üç Büyükler 3 yazarlarını, Nedim: Divan Şiirinde Üç Büyükler 3 yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Gelişin saygısız aşığı incitir mi?
Yoksa halimi sormayan dilin hastamıdır...
Böyle ateş gibi gelip, su gibi geçmekten kastın incitmek midir ?
Zavallı gönlümü hoş tutmak mıdır?
Ayağın sakınarak basma aman sultânım
Dökülen mey kırılan şîşe-i rindân olsun
Günümüz
“Sultanım dökülen şarap kırılan rindlerin kadehi olsun yeter ki ayağını sakınarak basma.”
Bu şehr-i Sitanbul ki bi misl ü behâdır
Bir sengine yek pâre Acem mülkü fedâdır
Bir gevher-i yekpare iki bahr arasında
Hurşîd-i cihan-tâb ile tartılsa sezâdır.
1k'daki kütüphaneci arkadaşların uyarısı ile bu kitabın Cevdet Kudret'e ait olduğunu ve kitapta belirtilen Nevzat Yesirgil'in Cevdet Kudret'in takma adı olduğunu öğrenmiş oldum.Bu küçük ama sımsıcak eser sayesinde Nedim ile tanışmış oldum.Meğer çok geç bile kalmışım.Okuduğum her şiiri birbirinden güzel.Hangi şiirini okusam bu en iyi şiiridir diyorum.Fakat bir iki sayfa sonra daha güzelini okuyorum.Son şiirine kadar Nedim beni büyülemeye devam etti.
Nedim divan şiirinin kalıplarını alt üst ederek bir çok yenilik yapıyor.Kendince bir üslup oluşturuyor.Tanzimat dönemine karşı tarzı yadırganıyor.Tanzimat'tan sonra ayrı bir ehemmiyet kazanıyor.
Divan şiirinde şarkı türündeki eserlerin Nedim sayesinde ehemmiyet kazandığı ifade ediliyor.Açıkçası şarkılarından bir iki tanesi dışında pek tesirli bulmadım.Dönemindeki veya haleflerinden herhangi bir şair de bunları yazabilir.Ancak yazdığı gazellerin bir benzerini yazabilecek kaç tane daha şair var bu âlemde.O ne büyüleyici bir kalemdir öyle.Şarkıları daha ziyade Lale Devri'nin meşhur Sadabad ve Çırağan eğlencelerinden bahsettiği için beni Ahmet Refik Altınay'ın Lale Devri adındaki kıymetli eserine,o kitaptaki Nedim ile ilgili bölümlere ve şiirlere aldı götürdü.O kitap da apayrı güzeldi.Nedim'in son şiiri ise çok güzel bir türküdür.
Bûs-i lâ‘lin şöyle şîr-âb-ı zülâl eyler beni
Kim gören âb-ı hayât içmiş hayâl eyler beni
Şâ‘ire söz bulmağa minnet ne ammâ neyleyim
Âh kim hayret seni gördükçe lâl eyler beni
Sevdiğim câm-ı meye hâcet nedir la‘l-i lebin
Bir şeker handeyle mest-i bî-mecâl eyler beni
Bâğda zülf ü ruhun andıkça "bu kimdir " deyü
Sünbül ü gül
Bir nim neşve say bu cihânın bahârını
Bir sâgar-ı keşideye tut lâlezârını
Bir dem mi var ki âh ederek anmaya gönül
Ey serv-kad seninle geçen rûzgârını
Şevk-i müdâm va'de-i ferdâyı dinlemez
Reşk ana kim cihanda bugün buldu yârını
İran zemîne tuhfemiz olsun bu nev gazel
İrgürsün Isfahân'a Sıtanbul diyârını
Düşmen ne denlü saht ise de şâdol ey Nedîm
Seng üzre gösterir zer-i kâmil iyârını
1-Bu cihanın ayarını bir yarım sarhoşluk say;lale bahçesini içilmiş kadeh farzet
2-Ey servi boylu!Seninle geçen zamanımı gönlümün ah ederek anmadığı bir dem mi var.
3-Sürekli istek,yarin vadini dinlemez cihanda bugün yarını (veya yarini:sevgilisini) bulanı kıskanırım.
4-Bu yeni gazel,İran toprağına hediyemiz olsun.İstanbul diyarını İsfahana götürsün.
5-Ey Nedim düşman ne kadar sert ise de neşeli ol.Has altın ayarını taş üzerinde gösterir.
Şu şehr-i Sıtanbûl ki bî-misl ü bahâdır
Bir sengine yek-pâre Acem mülkü fedadır
Bir gevher-i yek-pâre iki bahr arasında
Hurşîd-i cihan-tâb ile tartılsa sezadır
Bir kân-ı niamdır ki anın gevheri ikbâl
Bir bağ-ı İrem'dir ki gülü izz ü alâdır