Ölüm beni dünyayı göklerin mavi denizinden alıp parlak ve yuvarlak bir kalkan gibi gördüğüm yüksek bir yere oturttu. Yaşamış olan bütün insan ve hayvanları görebiliyordum. Zaman dev bir nehir gibi gözlerimin önünde tersine akıyordu. Onların çabalarını ve ölümlerini yüz bin yıl boyunca seyrettim. Bütün insanların ölüm ve yaşlılıktan çocukluklarına ve doğumlarına gidişlerini izledim. Zaman giderek uzaklaşıp tâ ilk kadınla ilk erkeğin doğumlanna kadar geriledi. Onların doğumlarını ve ondan öncesini gördüm. Sonunda yeryüzünde hiç insan kalmadı, artık sadece tanrılar vardı.
Ün ve popülerlik yüksek mevkilerde kıskançlık uyandırırdı ve kalabalıkların sevgisi geçiciydi. İnsanlar yarattıkları ilahları yıkmaktan da aynı derecede zevk alırlardı. Benim yaptığım gibi gözden uzak ve önemsiz bir yaşam sürmekti en iyisi.