Gelelim Langa hıyarına... Bu hıyar terbiye edilirse, diploma bile alır. Bir karış hıyarı soyduktan sonra, olduğu gibi hatur-hutur ısırarak yiyen, bizim Narlıkapı'da "kereste" rütbesine ererdi. Hıyar, terbiye etmek gerekir. Hıyar terbiyesi insan terbiyesine benzemez, daha zordur. Hem hıyar, yumurtayla terbiye edilmez, yoğurtla edilir... Cacık yaparak.
Çatalla yendiğinde tabakta iz kalmayacak kadar koyu yoğurt alınır, iyice çırpılır. Daha sonra içine yüzde 7 sızma zeytin yağı yavaş yavaş dökülerek, yine iyice çırpılır.
Hıyarlar, kabukları soyulduktan sonra, sol ele alınıp döndüre döndüre, sağ eldeki keskin bir bıçakla yalnız uzunlamasına vurularak, bitinceye kadar sabırla doğranır. Kesinlikle enine bıçak atılmaz (solaklar için tersi).
Böylece hıyardan, ince-uzun-yassı parçalar elde edilir. Bu sonuca, geometrik bir inceleme sonunda varılmıştır. Amaç, hıyar parçalarını yoğurtla daha geniş bir yüzeyde öpüştürmektir ki, hıyarın suyu ve kokusu yoğurda, sonuçta cacık kabına geçmiş olsun.
Böylece elde edilen hıyar parçaları tuzlanıp karıştırılarak, çırpılmış yoğurda katılacak ve yine karıştırılacaktır.
Daha sonra yoğurdun içine, ince kıyılmış dereotu ve nane, kırmızı biber, az karabiber, tuz eklenir, yine çırpılır. Havanda tuz karıştırılarak dövülmüş, sübye kıvamına getirilmiş diş sarmısak eklenir, yine çırpılır. Böyle yapılmış cacık üstüne, zeytin yağı dökülmez.
Cacık kabı daha sonra olduğu gibi buzdolabına konarak, 2-3 saat soğutulur, sonra sofraya getirilir. Bu cacığa su katmak, ister önce ister sonra buz koymak, ham ervahlık olur.