"Her insan bir ev gibidir. Zaman zaman yıkılır, dökülür. Bu kırılıp dökülmeler; dağınık duygularımızın, düşüncelerimizin derlenip toplanmasına, yüzeyde fark edilmeyen nice değerlerin aşikâr olarak görünmesine, bilinmesine, yaşanmasına sebep olur."
Her söz ve her davranış, mutlaka karşı taraftan da kendi cinsini çıkarır. Dolayısıyla sevginin, saygının hâkim olduğu, mutlu, huzurlu bir yaşam arzu eden kişilerin, önce kendilerinin etrafa sevgi saygı göstermesi, huzur ve mutluluk vermesi beklenir.
"Her insan bir ev gibidir. Zaman zaman yıkılır, dökülür. Bu kırılıp dökülmeler; dağınık duygularımızın, düşüncelerimizin derlenip toplanmasına, yüzeyde fark edilmeyen nice değerlerin aşikâr olarak görünmesine, bilinmesine, yaşanmasına sebep olur."
"Aşk nedir diye sorarlarsa de ki; 'aşk; dileği, isteği, yapıp yapmama arzusunu, tümüyle iradeyi terk etmektir.'" Yani kendi isteklerini ve arzularını terk edip sevdiğinin arzusu, isteği üzere yaşamaktır. Onun isteğini, kendi isteği olarak kabul etmektir. O "aşk" ile de "ben" değil, "sen" demektir. Kendinden ölüp onda dirilmektir.
'Sevdiğin kadar sevilirsin, verdiğin kadar alırsın' zihniyeti, "aşk" değil, ticari bir alışveriştir.
"Kar olup tüm dünyayı kaplasan güneşini yüz göstermesi ile erir gidersin" demiştir. Yani benlik ve egomuzun varlığı dağlar kadar bile olsa, ilahi bir tecelli ile erir yok olur gider.
Ayrıca insan hiçbir zaman yalnız ve kimsesiz değildir. Hz. Mevlânâ: "Sakın kendini yalnız hissetme, içinde gizli birisi var. Herkes seni terk etse, O terk etmez. Cenâb-ı Allah'ın sevgisini, yakınlığını yeterli bulan kişilerin başka hiçbir şeye ihtiyaçları olmaz.
Gönlünde kin, haset olmayan bir kişiye haset eder, hakkında yanlış düşünürsen; o hasedin yüzünden senin gönlüne karanlıklar çöker.
Mesnevî, cilt I, beyit 435
Hz. Mevlânâ
Allah'ın yardımını hiç düşünmeden, tüm işleri kendi aklı, fikri ve gayretimizle yapacağımıza inanmak, sebeplere takılıp kalmak, kendimizi görmemizle alakalı olup, bizi Hakk'tan uzak tutan davranış biçimleridir.