Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Okuma Serüveni

Ümit Aktaş

Okuma Serüveni Gönderileri

Okuma Serüveni kitaplarını, Okuma Serüveni sözleri ve alıntılarını, Okuma Serüveni yazarlarını, Okuma Serüveni yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Söylemler değil eylemlerdir insanın nihai seçimlerini ve kişiliğini ele veren.
İnsan ne ise, odur; ve bu husustaki mazeret ve bahaneleri insanın sadece kendisini aldatmasıdır. Tasarı ve niyetler soyut düşünce ve hayaller değil doğrudan praksis'in, somut amel'in kendisidir. Söylemler değil eylemlerdir insanın nihai seçimlerini ve kişiliğini ele veren. Söylemler ise daha çok bu somut kişiliğin gizlenmesi, maskelenmesi ve saptırılmasıdır. Kaçıştır. Oysa insan Tan- rı önünde çırılçıplaktır.
insan ancak düşündüğü, iliklerine değin varlığını ürperten düşünsel girişimini başlattığı anda bu yokluktan çekip çıkarabilecektir varlığını; huzurun değil de huzursuzluğun ardına düşünce gerçek bir tarihsel serüven; din, felsefe, bilim ve sanatın kendisinden fışkırdığı bir ışıma dönemi başlayacaktır.
Reklam
Dalgalarla ya da ağaçlarla, tabiatla, saf ve bozulmamış unsurlarla her ne kadar konuşmaya çalıştıysam da bunlardan umduğum cevapları alamamıştım. Ama ben ne soru sormasını biliyor, ne de bir başka lisandan anlıyordum. Oysa çevremizde her şey konuşuyordu. Mı- rıltılar, uğultular, feryatlar, kürelerin sürtünmesi, galaksilerin titreşimi, atomların ritmi sürekli konuşmaktaydı. Kâinat uğuldamakta ve sürekli bir titreşimle, ürpermeyle dansetmekteydi. Tıpkı Mevleviler, arılar ya da dalgalar gibi. Dil, sözcükler, kendi varlık alanımızda bize anlaşma kolaylığı sağlarken, öte yandan bizi doğanın, varlığın, Tanrı'nın dilinden koparmaktaydı; gerçi vahiyle gelen uyarılar bize o dili yeniden hatırlatmaktaydı; ama insan bu işte, unutkanlıkla malûl...
Deniz kadar engin olamıyorsa yüreğiniz fırtınaların da üstesinden gelmeye hakkınız yoktu. Kayaları dövmeye ve süprüntüleri kıyılara fırlatmaya... Korkularınızı yenememişseniz, Aşk mektebinde pişmemişseniz; ateşi üflemeye ve demiri dövmeye de hakkınız yoktu. Ensar kadar geniş yürekli, muhacir kadar özgürleşmemişseniz size yakışan paryalık, kölelik, köylülük ya da sürgünlüktür; işte o zaman kendi vatanınızda bir sürgün, bir parya haline gelirsiniz. Çünkü özgürlük ucuz değildir; tıpkı aşk ve masumiyet gibi verilmiş de değildir; kazanılmalı ve hak edilmelidir.
Her şey seyirlikti. Acılar ve sevinçler.. Aşklar ve düşmanlıklar. "Duygular paketlenmiş, tecime elverişli..." idi. Rek- lam, etiket, fiyat, her şeyin, herkesin bir ederi vardı; suyun, çiçeklerin bile. Güzellik, paranızla ulaşabileceğiniz bir mesafedeydi. Burjuva değerleri hayata hakimdi. Paranız kadar konuşabilirdiniz ve konuştuklarınız da ancak ederi kadar değerliydi. Sokrat'ın yüzüne hiç kimse bakmaz, Yunus'un yüzüne tüm kapılar kapanırdı. Din bile ticarileşmiş, Leyla bile pazara sürülmüştü.
Hayat , insanların hoyratça birbirlerini ezmeye çalıştığı bir yarışma gibiydi; hiçbir neden olmaksızın karşısındakini küçümseyen, ezmeye çalışan insanlar, belki de bundan tuhaf bir zevk almaktaydılar.
Reklam
Yere yığılan birinin yanından koşturarak geçiyor ve belki de gerçekten görmüyorlardı. Herkesin bir koridoru vardı sanki , hiç kimseye değmediği, selamlamadığı ve elini uzatamadığı şeffaf koridorlar.
Kim bilir, belki de, insanın doğruyu tanıması için bir süre yanlışa batması gerekiyordu.
Belki de ülkemizde sürdürülen eğitim tarzının oluşturduğu şu öğrenci psikolojisiyle, yani dersleri salt bir sınıf geçme ödevi olarak algılamak nedeniyle, öğrenmenin temel anlamına karşı hep duyarsız ya da dirençliydik.
Hitler'in de belirttiği gibi, insanları buyruk altına almanın en kestirme yolu , onların yüreklerine korku salmaktan başka bir şey değildi .
266 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.