Başkalarını neden, nasıl sinirlendirdiğimizi, neden onlara sempatik geldigimizi, onlara neden gülünç göründüğümüzü asla öğrenemeyiz; kendi imajımız bizim için en büyük sırdır.
Yollar daha manzaralardan kaybolmadan önce insan ruhundan kaybolup gittiler: İnsan artık yollara düşme ve bundan zevk duyma arzusuna kapılmıyor. Artık hayatını da bir yol gibi değil, bir karayolu hattı gibi görüyor: bir noktadan diğerine, yüzbaşı rütbesinden general rütbesine, zevce statüsünden dul statüsüne giden bir çizgi gibi. Yaşama zamanı, sürekli artan bir hızla aşılması gereken basit bir engele indirgendi.
O zamanlar gazeteci olmak demek, gerçek hayata herkesten daha fazla yaklaşmak, hayatın kuytu köşelerini incelemek, ellerini oraya daldırıp ve kirletmek demekti.