Dikkat spoiler içerir.
Aleksey Danilov yıllar önce Türker tarafından esir edilmiş, iki parmağından olmuş bir yüzbaşıdır. Bir savaş sırasında hayatını kurtardığı için Dimitriy'in adını Marfa ile evliliğinden olan oğluna vermiştir. 1812 yılında Napoleon Bonaparte, Moskova sınırına dayanmıştır ve Aleksey de Dimitriy, Maksim, Vadim ile beraber
Ülkem beş yüz bin işgalciyle karşı karşıya kalmıştı. Ben yalnızca on ikisiyle karşılaşmıştım. İkimiz de kazanmıştık. Ama 1812 yılının sonbahar ve kışında olan olaylara geri dönüp baktığımda Rusya'dan farklı olarak ben, geçmiş onurlu günleri hatırlayınca, damarlarıma kan yürüdüğünü, yüreğimin göğsümün içinde kabardığını ve dudaklarımın titrediğini hissetmeyecektim. Ah,ben ölen arkadaşlarım için gözyaşı dökecektim. Ama ülkem gibi gurur duymayacaktım.
Bu kitabı bana dayım getirmişti. Ben de o şekilde okudum. Şu an satılıyor mu bilemiyorum. Neyse çok uzatmadan konusuna geçelim.
Fransız-Rus Savaşı'nın olduğu vakit bir grubumuz var. Vadim,Dimitriy,Maksim ve ana karakterimiz Aleksey.
Bir gün Dimitriy 12 arkadaşını onlarla birlikte savaşsınlar diye getiriyor. Bu kişiler kendilerine 12 havarinin ismini koymuşlar. Ayrıca pek arkadaş canlısı sayılmazlar. Ama bunlar sadece basit birkaç savaşçı değiller.
Öncelikle gerilimi güzeldi ve akıcıydı. Normalde pek tarihi kurgu okumam ama bu kitapta iyi bir şekilde aktarılmıştı. Bazen karakterlerle sorun yaşasam da çoğunlukla sevdim. Özellikle Vadim'i ve Maks'ı gerçekten seviyorum
Sevmediğim birkaç şey var. Aleksey'in eşini aldatması. Yani bir kere geneleve gitse neyse dicem sonuçta aşk evliliği değil ama baya ilişki sürdürmesini beğenmedim. Bir de Maks'ın anılarını görmek isterdim.
Genel olarak beğendiğim bir kitap oldu. Tarihi kurgu ve gerilim seviyorsanız okuyabilirsiniz.
On İkiJasper Kent · Can Yayınları · 2010574 okunma
İlk Vampir terimin geçtiği kitaplardan güncel olanları severek okuyan biriyim. Hatta İthaki X vampir serisindeki bütün kitapları bitirdim. Bu seride de yer alan Mehmet Berk Yaltırık'ın Kan Sahibi kitabında Slav mitlerindeki vampir tasvirini okurken, vurdalak kelimesine ilk orada karşılaşmıştım. Kısacası kitabın özü olan yazarın bahsettiği
Gerilim kitaplarına düşkünlüğüm olmasa da 19. yüzyıl Rusya'sına ve Rus edebiyatına olan ilgimden uzun süredir okumak istediğim, kütüphanemde duran bir kitaptı. O uzun süre içinde gerçekten hiçbir şey kaçırmamışım.
Bu kitabı okumak başıma gelen en tatsız olaylardan biriydi diyebilirim. Bunun sebebi karakterlerin sığlığı, amaçların
Napoléon.Rusya seferinde dayanılmaz kış koşullarına mı yenildi,yoksa işin içinde başka güçler de var mıydı?
Rusya 1812 sonbaharında başa çıkılmaz bir düşmanla karşı karşıyadır: Napélon Bonaparte'in Büyük Ordu'su.Rus şehirleri Fransızlara birer birer teslim olmuş,İmparatorluğun kalbi Moskova'yı kurtarmak ancak bir mucizeye kalmıştır.Bir grup üst rütbeli Rus asker, son çare olarak Opriçniki adı verilen,Hırıstiyan Avrupa'nın uzak köşelerinde efsane olmuş on iki savaşçının yardımına başvurur.Sadece geceleri ve yalnız başlarına savaşan çete koca bir savaşın kaderini değiştirir.Ancak Yüzbaşı Aleksey,çetenin yolu üzerindeki ölüm haberlerinden şüphelenir.Asıl karabasanın henüz başlamadığını kısa sürede anlayacaktır....
İster en akıllı subay olsun ister en basit ryadovoy¹ olsun, bir savaşta askerin ilgisini çeken tek bir şey vardır: öldürmek. Savaş, ahlaki değerlerin bir askıya alınması durumudur. Görevlerinin düşmanı yok etmek olduğunun bilinciyle içieri rahat olan askerlere vicdansızca hareket etme olanağı sağlar. Siyaset, bu kısa süreç boyunca, başkalarının işidir. Savaşların arasında şüphelerini kimileri Çar'a duydukları koşulsuz sevgi sayesinde, kimileri birtakım karmaşık siyasi nedenler sayesinde, kimileri de sadece hayvaniara özgü aptallıklları sayesinde bastırırlar.
Önce yaymaya çalışacağın mesajın ne olduğu na karar verirsin, ardından da o mesajı iletecek bir hikaye uydurursun. Hayaletlerin, vampirlerin ve mucizelerin ötesine bakıp verilmek istenen ahlaki mesajı görmelisin.