Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Orta Asya'dan Anadolu'ya Yesevilik Alevilik Bektaşilik

Ali Yaman

Orta Asya'dan Anadolu'ya Yesevilik Alevilik Bektaşilik Gönderileri

Orta Asya'dan Anadolu'ya Yesevilik Alevilik Bektaşilik kitaplarını, Orta Asya'dan Anadolu'ya Yesevilik Alevilik Bektaşilik sözleri ve alıntılarını, Orta Asya'dan Anadolu'ya Yesevilik Alevilik Bektaşilik yazarlarını, Orta Asya'dan Anadolu'ya Yesevilik Alevilik Bektaşilik yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Orta Asya'da göçebe Türklerin İslamı benimsemesinde Ahmet Yesevi'nin büyük rolü bulunmaktadır. Ahmet Yesevi göçebe Türklerin eski inançlarına da uygun gelen “müzik, raks ve sema”nın da bulunduğu kadınlı erkekli zikir törenlerine dayalı bir ritüeli uygulamıştır . Alevi-Bektaşi inançlarının esasları büyük öl çüde Ahmet Yesevi tarafından geliştirilmiş bu ritüelin devamı niteliğinde unsurları içermektedir.
Sayfa 102Kitabı okudu
Eski Türk inançlarında var olan dinî ritüellerden kadınlı erkekli törenlerin İslamlaşma sonrasında da sürdüğünü, Ahmet Yesevi'nin de bu törenleri, zikir şeklinde sürdürdüğünü biliyoruz. Eski Türk inançlarının İslama adaptasyonu ile ortaya çıkan bu ritüel Alevi-Bektaşi topluluklar arasında ayinicem adını almıştır. Eski Türklerin bu ayinleri Maveraünnehir'de göçebe Türkmenler aracılığıyla Yeseviliğe sokulmuş ve bu yolla Anadolu'ya gelerek icra edilmeye başlanmıştır.
Reklam
Türkler arasında büyük saygı gören Ahmet Yesevi'nin Yesi'de bulunan dergâhının Emir Timur tarafından yaptırılması, Şah İsmail'in atalarından Şeyh Safiyüddin Erdebili’ye Moğol Emirlerinin ve Geyikli Baba'ya Osmanlı Padişahı Orhan Bey'in gösterdiği saygı gibi örnekler sofilere ve dergâhlarina yönelik saygı ve desteğin sadece bazılarıdır. Görüldüğü üzere büyük sofiler ve halkın büyük saygı gösterdiği tekkeleri İslam ülkelerinde saygı ve desteğe mazhar olmuştur.
Hulefâ-i Râşidîn devrinin (632-661) son zamanlarında İslam toplumlarının içine düştüğü siyasi ve içtimai buhranlar; ardından gelen Emevi döneminde (661-750) eski Arap kabile asabiyyetine yeniden ağırlık veren ve giderek saltanata dönüşen hilafet rejiminin, mevali denilen gayri Arap Müslümanlar üzerinde uyguladığı baskı ve bunun doğurduğu rahatsızlık duygusu, Abbasi döneminde devam eden iç siyasi bunalımlar ve bunun sonunda içtimai nizamı sarsan buhranlar, tasawufun bütün bu olumsuzluklara karşı mistik bir tepki olarak gün yüzü görmesine sebep olmuş görünmektedir.
İslamlaşma sonrasında Türkler arasında tasavvuf akımının yayılmasıyla birlikte Türk şeyhlerine "bab, baba ve ata” lakapları verilmiş, Türklerin Anadolu'ya göçleri sonrasında bunlara ek olarak "dede" lakabı da yaygın olarak kullanılmaya başlanmıştı. Bu şekilde geçmişte ve günümüzde “ata, dede ve baba” lakaplı birçok tanınmış şahsiyet olduğu gibi birçok coğrafi yer adına da sık sık rastlanmaktadır.
Ahmet Yesevi'yi İslamlaşmaya geçiş döneminin temel şahsiyeti olarak görebiliriz. O, eski inançlarla da uyumlu bir İslam yorumu oluşturmayı ve bunu, geleneklerini din buyruklarından da önde tutan Türk kitlelere benimsetmeyi başarmıştır. Bu gerçekten büyük bir başarıdır.