Oryantalizmin Kısa Tarihi

Yücel Bulut

En Beğenilen Oryantalizmin Kısa Tarihi Sözleri ve Alıntıları

En Beğenilen Oryantalizmin Kısa Tarihi sözleri ve alıntılarını, en beğenilen Oryantalizmin Kısa Tarihi kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
“Doğu" olmasaydı eğer, “Batı" da olmazdı. Batı Doğu'yu “ötekileştirmek” suretiyle, başka bir deyişle, kendisinin tamamen zıddi olan bir “Doğu" icat ederek, Doğu'yu “Doğululaştırarak" kendisini tanımlar. Bu ötekileştirme işlemiyle, kendisinde olan iyi şeylerin Doğu'da olmadığını ve kendisinde olmayan kötü şeylerin hepsinin Doğu'da var olduğunu iddia eder. Oryantalist söylemde Doğu, her zaman Batı'dan farklı bir şeyle, Batı'nın sahip olduğu varsayılan bilim, demokrasi, rasyonalite, ilerleme fikri, sivil toplum vb. özelliklerle kıyaslanarak tanımlanır. Doğu durağandır. Doğu'nun her bölgesi oryantalist söylem için aynıdır. Cezayir ile Endonezya, Türkiye ile İran, Tunus'la Körfez ya da emirlikleri arasında fark yoktur. Lord Cromer'in şahsında Batı için, Doğulu duygusaldır, bünyesi “mantık”ı kaldırmaz. Bu Doğu konuşamaz, kendisini anlatamaz; Batı kendisi için konuştuğu gibi Doğu adına da konuşur. Başka bir deyişle, eğer Doğu kendi kendisini temsil edemiyorsa, temsil edilmesi gerekir.
Sayfa 13 - Küre Yayınları
Doğu yoksa Batı da yoktur ve Doğu Batı'nın en mükemmel ötekisidir.
Reklam
Öyle midir?
Oryantalizmin hiç değişmeyen bir çizgisi vardır: Doğu, Batı için her zaman bir tehdittir. Batı, bu tehlikeden kurtulmalı ve Doğu'ya hükmetmelidir. Bu nedenle, oryantalizm temelde Batı ile Doğu arasında var olduğu düşünülen bir hakimiyet mücadelesi ve çatışma üzerine kurulmuştur.
Efendi ancak kendisini efendi olarak kabul eden bir köleye sahip olması nedeniyle efendi olmaktadır
(..) dekolonizasyon süreci “mutlak” bir bağımsızlaşmayı değil, yeni koşullara uygun değişik türden bir “bağımlılaşma”yı getirmiştir. Yeni düzenlemelerle birlikte kullanılan ekonomik ve başka yöntemler, "gözle görünmez” muazzam bir yeni-sömürge imparatorluğunun kurulmasını mümkün kıldı. Bu şekilde Batılı sömürgeci güçler, hem sömürgelerin
Sayfa 138 - Küre Yayınları
Batılı bilinç öteki olarak Doğuya bakarken, aslında tersinden kendisine bakmakta, bilinçli ya da bilinçsiz, kendisini ifade etmektedir. Dolayısıyla, oryantalizmin akademi bir disiplin olarak doğuş ve kurumlaşma süreci, aynı zamanda, bize Batı bilincinin tarihini de sunmaktadır.
Reklam
Yunanistan'ın Asya ile olan ilişkileri tarih boyunca yağma ve resmi ticaret olmak üzere iki şekilde gerçekleşti. Yağma yoluyla Doğu'nun üretim fazlasına çok daha büyük kârlarla el koymak ve Avrupa'ya sunmak imkanına sahip olmuştur. Buna ek olarak da, Yunanistan kendisini Asya'dan tamamen ayırarak bir "Yunanlılık"
Sayfa 21 - Küre Yayınları
Her ne kadar oryantalizm adı verilen akademik disiplinin kurumlaşması 18. yüzyılın son çeyreğinden itibaren ve asıl olarak da 19. yüzyılda gerçekleşmişse de, Batı'nın Doğu'ya olan ilgisinin ve Doğu hakkındaki muhayyilesinin oluşumu Doğu ile Batı'nın varlığı kadar eskidir. Edward Said, oryantalizmi Doğu ile Batı arasındaki ontolojik ve epistemolojik ayırıma dayalı bir düşünüş şekli olarak tanımlar. Başka bir deyişle, “Batı'nın Doğu'ya ilişkin topyekün muhayyilesi"ni belirleyen özellikler Doğu ile Batı arasındaki ayırımda yatmaktadır. Thierry Hentsch'in de doğru olarak belirttiği üzere, Doğu ile Batı arasındaki karşıtlığın tarihini ne kadar geriye götürürsek götürelim, “bu karşıtlığın iki kutbu aynı yaşta değildir". Başka bir deyişle, toplumlar birbiriyle aynı anda ve aynı koşullarda medeniyete geçebilmiş değillerdir. Bu iki kutbun medeniyete ilk önce geçmeyi başaranı Doğu oldu. Batı dünyası daha medeniyete ilk adımını attığı andan itibaren, gelişiminin her safhasında Doğu ile ilişki içerisinde olmak mecburiyetinde kalmıştır. Doğu'nun zenginliğine ve kültürel mirasına duyduğu ihtiyaç, tarih boyunca sürmüştür. Dahası ancak bu ilişkiler bağlamında kimlik kazanabilmiş ve uygar dünyaya katılma imkanı bulabilmiştir. Batı ile Doğu arasındaki bu karşılıklı etkileşim, iki uygarlığın da kimliklerinin oluşumunda belirleyici olmuştur.
Sayfa 14 - Küre Yayınları
M. Hamdi Zakzûk, oryantalizm ile misyonerlik arasında bir ortaklığın var olduğunu iddia eder: "Oryantalizm, Doğu medeniyet ve inançlarını öğrenmeyi sağlayan 'Doğu dillerini bilme' üzerine kurulduğuna göre, misyonerlikle bu noktada birleşiyor, çünkü misyonerlik de Hristiyanlaştırmak istediği kimselerin dillerini bilmeyi zorunlu görüyor. Nitekim 13. yüzyıl misyonerlerinde Müslümanların dillerini öğrenmenin gerekli olduğuna ilişkin tam bir kanaat vardı. Kendilerince Müslümanları Hristiyanlaştırma çabalarının başarıyla sonuçlanması buna bağlıydı. Daha sonra uygulama alanına konulan bu kanaat, oryantalizmin gelişmesinde önemli bir rol oynadı. O dönemlerde oryantalizmi misyonerlikten veya genel anlamıyla dini faktörden ayırt etmek kolay değildi. Çünkü oryantalizmin doğuşunda dinî faktör ilk sırada yer alıyordu."
Sayfa 7 - Küre Yayınları
İslam, bir taraftan insanları ahlaki bir hayata çağırırken, öte yandan beşeri ihtiyaçları da gözetiyordu. İslam, akla uygun bir dindi.
47 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.