Osmanlı İmparatorluğu Klasik Çağ (1300-1600)

Halil İnalcık

Osmanlı İmparatorluğu Klasik Çağ (1300-1600) Gönderileri

Osmanlı İmparatorluğu Klasik Çağ (1300-1600) kitaplarını, Osmanlı İmparatorluğu Klasik Çağ (1300-1600) sözleri ve alıntılarını, Osmanlı İmparatorluğu Klasik Çağ (1300-1600) yazarlarını, Osmanlı İmparatorluğu Klasik Çağ (1300-1600) yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
İslâm geleneğinde sultanın olgun yaşta, aklı başında bir erkek olması gerekir; fakat tahta çıkışı düzenleyen bir yasa ya da töre yoktur. Eski Türk inançlarına göre, hakanın atanması Tanrı'nın elinde olduğundan, değişmez bir hanedan yasası koymak ya da tahttaki sultana eylemle meydan okumak Tanrı'nın istencine karşı çıkmaktır. I.Süleyman, tahtı ele geçirmek için düzen kuran oğlu Bayezid'e, "geleceğe ilişkin her şeyi Tanrı'ya bırakmalısın; çünkü hükümdârlıkları ve yönetimlerini düzenleyen, kişiler değil, Tanrı'nın istencidir. Tanrı ülkenin benden sonra senin olmasını istemişse, yaşayan hiç kimse bunu engelleyemez", demiştir.
Sayfa 82 - Kronik Kitap
Celâlî isyanlarının bir sonucu olarak, yeniçeriler eyâletlere yerleştirildi ve zamanla yeni bir üst sınıf biçiminde şehirlerde örgütlendi. Kentler ve büyük kasabaların yanı sıra küçüklerine de Celâlîlere karşı başlıca düzenli güçler, yani yeniçerilerle sultanın merkez sipahîleri yerleştirildi. Bunların sayıları artınca, taşra toplumunun en etkili sınıfı olarak, ulemâ, lonca başları ve tüccarlara katılarak etki ve güçlerini, genellikle mültezim olarak edinilmiş büyük servetler toplamakta kullanır oldular. Çeşitli yollardan devlet topraklarından geniş alanlar edindiler, bu topraklardaki köylüler ortakçı konumuna düştüler. Merkezî iktidar zayıflarken bunların güç ve etkisi artıyordu; sonraları eyâletlerde boy gösterecek yerel hanedanların çoğunu oluşturan ve 18. yüzyılda eyâletlere hükmedecek âyan sınıfının kökeni bu sınıftır.
Sayfa 72 - Kronik Kitap
Reklam
Celâlîler dönemi büyük bir malî bunalım zamanına rastlamış, imparatorluğu içinden hiçbir zaman çıkamadığı bir çöküntüye sürüklemiştir. İngiliz elçisi, 1607'de İstanbul'dan, "Görebildiğim kadarıyla Türk imparatorluğu büyük bir çöküşte; yıkıldı yıkılacak", diye yazıyordu. 17. yüzyılda da özellikle savaş zamanlarında, buna benzer kargaşalar çıkacaktır.
Sayfa 71 - Kronik Kitap
Osmanlı deniz gücünün zayıflamasının birkaç nedeni vardır. İnebahtı Savaşı sırasında Osmanlı donanması hâlâ, düşmanın güçlü borda atışları yapan büyük yelkenli gemilerine karşı etkisiz kadırgalardan oluşuyordu. Özellikle, 16. yüzyılın sonlarına doğru Hollandalılar ve İngilizlerin gelmesiyle Akdeniz'e bu tür gemiler hükmedecekti. 1607'de Sir Thomas Sherley, bir İngiliz savaş gemisinin on Türk kadırgasını yenebileceğine dikkat çekmiştir. Osmanlı donanması yeni gemileri ancak çok geç ve büyük güçlüklerle edinebildi. Başka bir önemli etmen de Hristiyan Akdeniz devletlerinin birleşik donanmalarının karşısına çıkacak kadar güçlü bir Osmanlı donanmasının donatım ve bakımının güçlüğü idi. Ayrıca, donanmaya malî destek sağlamak için salınan olağanüstü vergiler ülkede geniş çapta hoşnutsuzluk ve huzursuzluk yaratmış, İnebahtı'dan sonra eyâlet askerî güçleri deniz savaşlarına katılmaktan kaçınmak için ellerinden gelen her şeyi yapmışlardı. İmparatorluğun, maddî olanaklarını yitirmiş olduğu bir gerçekti.
Sayfa 63 - Kronik Kitap
1570-1571'de Kıbrıs'ın fethi Osmanlıların son büyük askerî başarısıdır. Bu çok iyi tahkim edilmiş adanın alınması; Akdeniz'deki en güçlü Hristiyan donanmasının iletişim hatlarının kesilmesini, adaya büyük bir ordunun götürülüp orada bakımının sağlanmasını gerektiriyordu. Kara ordusu ve donanmanın iş birliği ile kazanılan bu zafer, Osmanlı silâhlarının en büyük başarısıydı; fakat sefer sırasında bir Hristiyan ittifakının oluşması da Osmanlıların büyük korkularının gerçekleşmesiydi. Don Juan komutasındaki güçlü müttefik donanması, Osmanlı donanmasını 7 Ekim 1571'de, Akdeniz'de o zamana dek yapılmış en büyük deniz savaşında yenilgiye uğrattı. Savaşa 438 tekne katılmış, Osmanlılar iki yüz otuz gemiden iki yüzünü kaybetmiş, iki yanın toplam kayıpları da elli dokuz bine varmıştı.
Sayfa 60 - Kronik Kitap
Araştırmalar, 1521 ile 1555 arasında Osmanlı baskısının Habsburgları Protestanlara ödün vermeye zorladığını ve Protestanlığın sonunda resmen tanınmasında bir etmen olduğunu göstermiştir. Süleyman, Protestanlara yazdığı mektupta, putları yıkıp papaya karşı çıktıkları için Protestanları Müslümanlara yakın gördüğünü bildiriyordu. Katolikliğe karşı Lütercilerle Kalvencileri desteklemek ve korumak Avrupa'da Osmanlı politikasının temeltaşlarından biri olacaktı.
Sayfa 54 - Kronik Kitap
Reklam
Arap ülkelerinin, özellikle de Mekke ve Medine'nin Osmanlı İmparatorluğu'na katılmaları, yeni bir çağın başlangıç noktasıdır. İmparatorluk artık bir sınır devleti değil, bir İslâm halifeliği idi; Osmanlı sultanları da kendilerini artık yalnız sınırların değil, bütün İslâm dünyasının koruyucuları sayıyordu. Bu yeni devlet kavramının politik ve ekonomik yararları, Selim'den sonraki dönemde belli olmuştur. Osmanlı yöneticilerinin bu yeni bilincinin sonuçlarından biri, İslâm din hukukunun devlet yönetiminde öne çıkarılmasıdır. Selim'in fetihlerinin önemli bir başka sonucu da dünyanın en zengin ticaret yolunun bundan böyle Osmanlıların denetimine geçmiş olmasıydı. Osmanlı devlet geliri iki katına çıkmış, sarayın ihtiyat hazinesi dolup taşmıştı. I.Süleyman (1520-1566), dünya çapında fetih planlarını bu kaynaklarla destekleyebilmiştir.
Sayfa 50 - Kronik Kitap
II.Bayezid'in hükümdârlık yılları, istikrar ve güvenlik koşulları içinde büyük bir ekonomik gelişme ve şehirlileşme dönemi olmuştur. Edirne, İstanbul ve Bursa, camilerin yanı sıra kervansaraylar ve külliyelerle imparatorluk başkentlerinin özelliği olan başka büyük yapılar kazanarak hızla gelişmeyi sürdürdüler. Dönemin tarihçisi İbn Kemal, Bayezid'in babası gibi büyük bir Fâtih olmadığını, ancak babasının dönemindeki fetihleri pekiştirdiğini söyler. I.Selim ve Süleyman'ın büyük fetihleri için gerekli koşulları, bu gelişme dönemi yaratmıştır. Bayezid, Osmanlı ordu ve donanmasını da yenilemiştir; Selim'e İran'da İsmail'e ve Mısır Memlûklerine karşı kesin zaferlerini kazandırtan en önemli etmen, Osmanlı ordusunda kullanılan ateşli silâhlardır.
Sayfa 48 - Kronik Kitap
Fâtih Sultan Mehmet, Osmanlı İmparatorluğu'nun gerçek kurucusudur. Avrupa ve Asya'da başkenti İstanbul olmak üzere, dört yüzyıl boyunca büyük Osmanlı İmparatorluğu'nun çekirdeği olacak bir imparatorluk kurmuştur. Fâtih, Sultanu'l Berreyn ve Hakanu'l Bahreyn (İki karanın ve iki denizin hükümdârı, yani Rumeli-Anadolu'nun ve Akdeniz-Karadeniz'in hükümdârı) lâkabını kullanıyordu. Dünya hâkimiyeti için savaşan, ama aynı zamanda bir hoşgörü ve kültür adamı da olan bir savaşçıydı. Rum Ortodoks patriği olarak atadığı Gennadios'a, Hristiyan dininin ilkelerini özetleyen bir risâle yazmasını emretmiştir. Ulemâdan seçkin kişiler haftanın belli günleri kendisine ders vermeye sarayına gelirlerdi. Hümanistleri ve Rum bilginlerini huzuruna kabul ederdi; saray duvarlarına freskler yapması ve kendi portresini çizmesi için Venedik'ten Gentile Bellini'yi çağırmıştır. Ancak Fâtih Sultan Mehmet'i çağdaş Rönesans hükümdârları arasında saymak biraz abartılıdır. Fâtih, her şeyden önce gâzî bir İslâm hükümdârıdır; amacı da devletini dünyanın en güçlü imparatorluğuna dönüştürmekti.
Sayfa 44 - Kronik Kitap
II.Murat'ın hükümdârlık süresi önemli bir ekonomik gelişme dönemi olmuştur. Ticaret artmış, Bursa ve Edirne gibi Osmanlı kentleri önemli ölçüde büyümüştü. Casus Bertrandon de la Brocquiere, 1432'de yıllık Osmanlı gelirinin 2.500.000 altın dükaya çıktığı, Murat'ın elindeki kaynakları kullansa, Avrupa'yı kolayca istilâ edebileceği gözleminde bulunur.
Sayfa 37 - Kronik Kitap
861 öğeden 791 ile 800 arasındakiler gösteriliyor.