Osmanlı İmparatorluğu'nda Devlet ve Ekonomi

Mehmet Genç (tarihçi)

Osmanlı İmparatorluğu'nda Devlet ve Ekonomi Gönderileri

Osmanlı İmparatorluğu'nda Devlet ve Ekonomi kitaplarını, Osmanlı İmparatorluğu'nda Devlet ve Ekonomi sözleri ve alıntılarını, Osmanlı İmparatorluğu'nda Devlet ve Ekonomi yazarlarını, Osmanlı İmparatorluğu'nda Devlet ve Ekonomi yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Çok kuvvetli bir dış rekabet karşısında, az çok karmaşık bilgi ve teknoloji gerektiren bir sanayi kolunda yeni kurulan bir manifaktürün yaşayabilmesi için kuvvetli bir himayenin şart olduğu açıktır. Ancak çağdaşı Avrupa ülkelerinde müşahade ettiğimiz bu tip merkantilist himaye politikasına ait unsurlara Osmanlı İktisadi Dünya Görüşü'nde rastlamadığımız gibi, toplum yapısında da bu dünya görüşünü o istikamette zorlamaya, hatta etkilemeye namzet merkantil bir menfaat zümresi, Osmanlı sisteminin bir gereği olarak vücut bulamamıştı.
Sayfa 257Kitabı okudu
İslâm'ın ikinci hamlesi olarak nitelediğimiz Osmanlı Devleti, 14. yüzyılda doğduğu zaman, Müslüman Doğu ile Batı arasındaki iktisadi farklılaşma çoktan teşekkül etmiş ve epeyi de mesafe almış bulunuyordu. İktisadi zenginlik ve gelişmenin Batı'ya kaymış olduğu ve bu uzun vadeli değişmenin, ani bir değişme gibi görünen coğrafi keşiflerden çok önce başladığı, hatta keşiflerin de aynı uzun vadeli değişmelerin kompleks sonuçlarından sayılması gereği, araştırmalar ilerledikçe daha büyük bir vuzuhla ortaya çıkmaktadır.
Sayfa 205Kitabı okudu
Reklam
İslam'a göre yardım istemenin meşruiyeti zaruretle sınırlıdır. İmam-ı Gazali bu zarureti, boğazına tıkanan lokma yüzünden ölüm tehlikesi ile karşılaşan bir insanın, ihtiyaç bulduğu suyu bulamadığı takdirde hemen yanı başındaki bir bardak şarabı içerek kurtulmasına imkan veren müsaadeye benzetir. Bu çok sınırlı bir müsaadedir ve Gazali dilenciliğin meşruluk sınırının bir günlük yiyecekten ibaret olduğunu ve buna sahip olanın/dilenmesinin dinen meşru olmadığını ifade eder.
Tanzimat'ın liberal politikası içinde yaşama şartları iyice zorlaşan esnaf örgütleri, özellikle sınaî üretimde faaliyet gösterenler, artan ithalat ile rekabet edebilecek şekilde maliyetini düşüremediği, yeni tüketim alışkanlıklarına cevap verecek malları üretmekte zorluk çektiği için hızla gerilemeye başlamıştır. 1838 tarihli Osmanlı-Ingiliz Ticaret Antlaşması'nı müteakip Osmanlı şehirlerinde yabancıların da perakende ticarete girmeleri ile esnaf örgütleri fevkalade zor bir döneme girmiştir. Ancak yabancıların, ticaret antlaşmasını kendilerine göre yorumlayarak açtıkları bu çığır, Osmanlı iktisadi ve sosyal hayatını sarsacak boyutlara vardığı ölçüde Devlet de esnaf örgütlerine desteğini arttırmış, hatta 1860'lı yıllarda "Islah-ı adı ile bir organ oluşturarak, özellikle sınaî üretim esnaf örgütlerini kooperatif şirketler çalışmıştır.
Sayfa 301 - Ötüken yayınlarıKitabı okudu
Bakır eşya yapımı, Türkiye'de sinaî üretimin birçok dalında genel bir daralma ve gerilemenin gözlendiği 19. yüzyılın müteakip yıllarında da uzunca bir süre, 1880'lere kadar bu canlılığını koruyan, hatta uluslararası sergilerde kazandığı ödüllerle Tokat'ın adını da yaşatan bir imalat şubesi olarak kalmayı başarmıştır.
Sayfa 287 - Ötüken yayınlarıKitabı okudu
Osmanlı iktisadi politika kararlarını yönlendiren üçüncü prensip hazine gelirlerini mümkün olduğu kadar yüksek düzeye çıkarmak ve ulaştığı düzeyin altına düşmesini engellemek diye özetleyebileceğimiz fiskalizmdir. Hazine gelirlerini arttırmak, üretim kapasitesinin ve parasal mübadele hacminin genişleme temposuna bağlı kaldığı için Osmanlı ekonomisinde son derece zor ve yavaştı. Bu sebepten Osmanlı fiskalizmi, zaruri olarak dar sınırları içinde kaldı. Daha ziyade, gelirleri düşürmeme ve harcamaları kısma yönünde derinleşti. Sınırlı manevra sahasına sahip olduğu için, köşeye sıkışmış kedi gibi öylesine sertleşti ki, zamanla her türlü iktisadi faaliyeti, daha ziyade getireceği vergi geliri açısından değerlendiren ve ondan ötesini idrak edemeyen bir nevi "fiskosantrizme" dönüştü.
Sayfa 225 - Ötüken yayınlarıKitabı okudu
Reklam
Klasik Osmanlı İktisadi Sistemi'nde, uzun zaman değişmeden iktisadi kararlan yönlendirmiş bulunan başvuru çerçevesini oluşturan ilkelerin başında provizyonizm (iaşe) gelir. Provizyonizmi kısaca şöyle ifade edebiliriz: İktisadi faaliyetin amacı, ülke içinde mal ve hizmet arzının mümkün olduğu kadar bol, ucuz ve kaliteli olmasını sağlamaktır. Çok kısa şekilde özetlediğim bu evrensel görünüşlü masum ilkenin dış ticaret bakımından son derece önemli sonuçlar doğuran etkisi şu olmuştur: Yurt içi mal arzını mümkün olduğu kadar yüksek düzeyde tutma amacına uygun olarak ihracat; teşvik edilen, kolaylaştırılan değil, aksine yasaklar, kotalar ve ihraç resimleri ile sınırlandırılan bir faaliyet olarak düzenlemelere tabi tutuldu; buna karşılık ithalat, arzu edilen, teşvik gören ve kolaylaştırılan bir faaliyet olarak düşünüldü.
Sayfa 224 - Ötüken yayınlarıKitabı okudu
Osmanlı tecrübesi, İslâm'ın ikinci büyük hamlesidir. 14. yüzyılda başlanan bu hamle, temel yapı özellikleri ile 15-16. yüzyıllarda profilini tamamlamış bulunuyordu. Mektep kitaplarına kadar girmiş olan yaygın kanaate göre, "bu dönem aynı zamanda bir zirveyi oluşturmuş ve 16. yüzyılın sonlarından, hatta ikinci yarısından itibaren yavaş yavaş duraklamaya ve giderek gerilemeye sahne olmuştur". Gerilemenin faktörleri arasında ticaretle alakalı olanları şöyle özetlemek mümkündür: "Osmanlılar ticaretle değil, fetihle alakadar idiler; ticaret onların zihin dünyalarında herhangi bir öneme sahip bulunmuyordu. Bu sebepten ticaretle ilgili kararları almak zorunda kaldıkları zaman ekseriya hataya düşmekten kurtulamadılar. Dış ticaret konusunda verdikleri kararlar ve geliştirdikleri kurumlar faydadan çok zarar getirmiştir. Kapitülasyonlar bunun tipik örneğidir. Ticaret yollarındaki büyük değişmeyi anlayamadılar ve bu sebepten olup bitenlere karşı isabetli cevaplar da veremediler. Başarısız iktisadi politikaların etkisi altında gerileme kaçınılmaz olmuştur".
Sayfa 203 - Ötüken yayınlarıKitabı okudu
Deniz yolu ile yapılan mübadelede, yabancı gemilerin iç deniz hatların da taşımacılığa geniş ölçüde katılmaları yüzünden, yerli ve yabancı menşeli malları birbirinden ayırmada zorluk çekildiği için, iç gümrükler çeyrek yüzyıl daha yaşamış ve 1900 yılında, büyük ölçüde azaltılarak, savunma ihtiyaçlarının finansmanına bir katkı olarak alınmak üzere %2'ye indirilmiş ve nihayet 1910'da bu da kaldırılarak Osmanlı Devleti'nin kuruluşundan beri yaşamakta olan iç gümrük kurumu tamamen sona ermiştir.
Sayfa 200 - Ötüken yayınlarıKitabı okudu
İç gümrüklerde, 1840'tan itibaren %12 üzerinden alınmakta olan verginin, 1861'de imzalanan ticaret antlaşmalarında ithalat için kabul edilen %8 oranı ile eşit düzeye indirilmesi diğer bir önemli merhale olmuştur. Bu tarihten itibaren yerli sanayiyi korumak üzere tanınan gümrük muafiyetleri genişletilmiş, yaygınlaştırılmış ve nihayet 1874'te karayolu ile yapılan mübadelenin tümü için iç gümrükler kaldırılmıştır.
Sayfa 200 - Ötüken yayınlarıKitabı okudu
74 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.