Osmanlı Orduları 1300-1774

David Nicolle

En Eski Osmanlı Orduları 1300-1774 Gönderileri

En Eski Osmanlı Orduları 1300-1774 kitaplarını, en eski Osmanlı Orduları 1300-1774 sözleri ve alıntılarını, en eski Osmanlı Orduları 1300-1774 yazarlarını, en eski Osmanlı Orduları 1300-1774 yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
13. yüzyıl sonlarına gelindiğinde, Osman Bey'in küçücük dağ beyliği, sekiz sınır hisarının yanı sıra haçlı seferlerinin meşhur Dorilaion muharebesiyle ünlenen Eskişehir'i zapt etmişti. Karasu vadisi boyunca ilerleyen Osman Bey, 1299'da Yenişehir'i ele geçirdi. Bu sayede ilk gerçek başkentlerine ulaşan Osmanlılar, Marmara denizinin bereketli sahillerine hâkim bir devlet olarak tarih sahnesine çıktılar.
Sayfa 8 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Osmanlı idaresi Hıristiyan ve Yahudi cemaatlerin gönlünü hoş tutmasını biliyordu. Bosna'nın katliam mağduru Bogomil kitleleri topluca İslama geçerken, Katolik zulmünden bunalan ekser Balkan Ortodoksları, Osmanlıları kurtarıcı olarak bağrına basmıştı.
Sayfa 10 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Reklam
Osmanlı askerî taktikleri başlangıçta Türkmen savaş geleneklerinin bir uzantısından ibaretti. Düşman saflarını okçu süvarilerin usandırıcı taciz atışlarıyla karıştırıp hasım düzenini yitirdiği anda öldürücü darbeyi indirmek.
Sayfa 10 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Osmanlı ordusunun kadim ve emektar Türkmen göçebe savaşçıları, devlet hazinesinden para almak yerine kısmetlerine düşen ganimetle yetinmeyi kabul edip bir sefere gönüllü olduklarında 'akıncı' ismini alıyor; bir aşiret kıtası halinde topluca Osmanlı hizmetine girdiklerinde ise 'Yörük' diye anılıyorlardı.
Sayfa 18 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Düzenli talim gören yeniçeriler, ilk günlerde bileşik yay, sapan, zemberek (arbalet) ve cirit gibi silahlara sahiptiler. Macarlarla yapılan savaşlar (1440-43) esnasında bazı yeniçeriler ateşli silahlara geçtiler. Memlûkler karşısında Adana ve Tarsus civarında alınan yenilgiler (1485-91), daha fazla yeniçeriye tüfek dağıtılmasına yol açtı. Ama her halükarda, fitilli tüfekler 16. yüzyıl sonuna değin yeniçeriler arasında genel kabul görmedi. Yeniçeriler, uzun namlulu ve ağır mermi atan metris/siper tüfeklerinin yanı sıra, batılı emsalleriyle aşağı yukarı aynı kalibre ve ağırlıkta silahlar kullanıyorlardı.
Sayfa 23 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Çifti çubuğu terk edip piyade neferi olma hevesiyle ortaya çıkan köylülerin kitleler halinde yeniçeri saflarına sızdığı günlerde, yeniçerilerin askerî etkinliği anlaşılır biçimde azalıyordu. 1582'den itibaren devşirme kanunuyla ilgisi olmayan yeniçeri çocukları ve bambaşka etnik kimliklerden gelen hür Müslümanlar, yeniçeri ocağına resmen girme hakkı kazandılar.
Sayfa 25 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Reklam
16. yüzyıl sonlarındaki Batılı komutanlar, kendi piyadelerinin Osmanlı muadillerinden daha iyi olduğuna inandıkları halde Türk sipahisinin emsalsiz olduğunu söylüyorlardı. Osmanlılarla aynı muharebe meydanına düşmüş batılı orduların geliştirdiği bütün askerî yenilikler, yeniçeri değil, sipahi tehdidini savuşturma ihtiyacını yansıtıyordu.
Sayfa 27 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Ateşli silahlar, 16. yüzyıl ortalarından itibaren reaya, yani vergi mükellefi sıradan halk arasında önü alınamaz bir şekilde yayılmaya başladı. Bariz bir savunma içgüdüsüyle davranan Osmanlı devleti, avam tabakasının silahlanmasını önlemek için elinden geleni yapsa da, nihayet davanın kaybedildiğini anlayıp çareyi tüfekli Türk köylülerini orduya yazmakta buldu.
Sayfa 33 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Osmanlı top ustaları, batı dünyasının hiçbir yerinde eşi benzerine rastlanmayan büyüklükte toplar dökmekte şaşılacak bir hızla uzmanlaştılar. Bu cinsten devasa toplar, ağır ve hantal namluları taşıma zahmetine katlanmaktan kaçınmak için doğrudan muhasara alanında dökülüyordu. 1000 funttan ağır, akıllara durgunluk verici gülleleri bir milin ötesine yollayabilen bu 15. yüzyıl kuşatma topları, günde en fazla on kere ateşlenebiliyordu.
Sayfa 37 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Havan topu, el bombası ve çeşitli yanıcı maddeler üreten humbaracılar ile kuşatma harekâtlarının en zahmetli kısmını teşkil eden siper kazma ve düşman istihkâmlarının altına tünel açma gibi mimarlık-mühendislik bilgisi gerektiren işleri yerine getiren lağımcılar, 1481 öncesinden beri Osmanlı ordusunda yer alıyorlardı ve Kapıkulu teşkilâtı bünyesindeki topçu ocağına bağlıydılar.
Sayfa 39 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
38 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.