Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Paris, Ecekent

Enis Batur

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
Böbürlenmekte haklı Fransızlar, Paris'in üstünden. Biz de böbürleni- yoruz İstanbul'a bakıp, acaba hangi hakla? Kentin antik siluetini koruyamamışız. Osmanlının yarattığı dokudan, anıtlar ve biriki perişan Zeyrek Sokağı dışında eser kalmamış. Modern dünyanın mühründense büsbütün yoksun İstanbul. Bir bulamaç var karşımızda. Oysa İstanbul'un konumu, Paris'inkine oranla çok daha zengin, düpedüz olağandışı: Marmara, Haliç, Boğaziçi; tepeler, korular, adalar ve tarihsel/kültürel bir piramit. Tek, dev bir fark görünüyor aslında: Paris'i sıkısıkıya koruyorlar, İstanbul'u hızla ufalıyoruz. Uygarlar, değiliz.
Sayfa 26 - Remzi kitabevi, 2012Kitabı okudu
Paris'le tanışma görgüm İstanbul'a yaklaşımımı değiştirmişti. Yoğurtçu Zülfü'yü, Sıraevler Sokağı'nı, Nakkaştepe'yi ve Doğancılar'ı, Balat'ı ve Rumelifener'ini, Yeşilköy'ün arka sokaklarını ve Zeyrek'i o perspektifle keşfettim.
Sayfa 20 - Remzi kitabevi, 2012Kitabı okudu
Reklam
Bir şehri sevme gerekçelerinizi zamanla aramaz olursunuz. New York'u sevenlerin New York'u sevmeyişime içerlemelerini anlıyara Paris'i sevmeyenlerden kesinkes hoşlanmam ben. En sık andığım sözlerden biri, Rilke'nin "Buraya yaşanacak yer diye geliyorlar, oysa burası ölünecek yer" yargısıdır. Tartmak gerekir: Kişi neden, nerede ölmek, öleceğini öğrendiği an oraya gitmek ister?
Sayfa 129 - Remzi kitabevi, 2012Kitabı okudu
Yazı şehri
Yazmak, bir eşikten sonra, yazı beyi için bir oluş biçimi halini alır. Kurtulmak, sıyrılmak, tutmak, erişmek olmasa da uzanmak, içinden ve altından, merkezinden ve yanından geçmek, bakmak ve gördüğünü oturtmak, seçmek ve almak, yadsımak ve itmek, ayrıştırmak, sıralamak, parçalamak ve bütünlemek, eksiltmek, arttırmaktır. Şüphesiz Baudelaire gibi yazmaktan, hattâ bakmaktan sözetmiyorum burada: Ne Paris aynı Paris'tir, ne günümüz avâresi yüzelli yıl önceki ata- sının perspektifine sığabilir. El almaysa, el almadır ama. Sokağa çıkmak, sokaktan sayfaya dönmek, sokağı sayfaya, sayfaları şehre döndürmek, dönüştürmek-yazı içre yazı geleneği, ustam ölmüş çoktan, ben neden sonra gedik çıkarım; bis.
Sayfa 14 - Remzi kitabevi, 2012Kitabı okudu
Son olarak sahaflara kısaca değineceğim. Bitpazarlarında (Clignanco- urt, Vanves), Seine'in iki kıyısına dağılmış sayısız 'bouquiniste' kutusun- da ciddi hazineler bekler her zaman. İyi kötü her mahallede, ikinci el kitap satan küçük kitabevlerine rastlanır, özellikle yeni çıkan kitapları indirimli bulma olasılığı yüksektir bunlarda. Tek koşul: Vaktiniz olmalıdır. Paris kitapçıları genellikle huysuz insanlar değildir. Sizi taciz etmez- ler. Bir kitabevine her gün gidebilir, bütün kitaplan karıştırabilir, sayfalar ca okuyup çıkabilirsiniz: Kimse çıt çıkarmaz. Kitabevi çalışanları genellik- le yumuşak, yardımsever insanlardır, bazıları çalçenedir de: Edebiyat ya da felsefe, ağır söyleşilere dalmaktan çekinmezler. Kitap çalmak zordur burada, gereken önlemler alınmıştır. Müdavim müşteri hoş tutulur, ar- mağan verilir, gene de, bilebildiğim kadarıyla veresiye çalışma yöntemi geçerli değildir. Beni, saydığım kitabevlerinde enikonu tanırlar örneğin, ama İstanbul'da olduğu gibi, gerektiğinde, kimse "sonra verirsiniz" de- meye kalkışmaz Paris'te öyle sanıyorum, çok da emin değilim.
Sayfa 79 - Remzi kitabevi, 2012Kitabı okudu
Bir kenti tanımak
Kenti tanımak, onun içinde kaynamayı, kanamayı, uçlara gitmeyi gerektiriyor. Serüven duygusunun gözüpek boyutlar taşıdığı yıllar bağlayıcı ilişkinin kuruluşunda, ben o üç kentte 13-25 yaş dilimleri arasında yaşadım, öyle anlar birikmiştir ki bu dönemin içinde, onları daha olgun, ürkek, temkinli yaşlarımda herhalde yaşayamazdım. "Bir kentin içeriden görünüşü" vakit, emek, tutku üçgeninde usul usul biçimlenir. Tek bir yapıyı, tek bir sokağı ya da meydanı, bir mahalleyi avucunun içine almak: Ne çok bakış bekler. Bakmanın binbir biçimi- ne gönderiyorum bunu söylerken, görmenin çemberi öylesine geniştir. Temas, nesnel portreyi tamamlamaz ayrıca, sizin kentiniz sözkonusu- dur, onu bir başkası sizin gibi görmez. Tanımanın yollarından biri de işte bu eksenden geçer: Öteki'nin görmüş olduğu nedir? İstanbul, Paris, Roma gibi kentlerin en zorlu yanı, tabakaların üstüste bindiği bir palempsest gerçekliği taşımalarından gelir: Harfler, görün tüler, vakitler üstüste binmiş, biribirilerine kaynamıştır. Bu yorucu bü- tünlük çoğu insanı duvara çarpar. Geri çekilirler. Kentin içinde değil de üstünde yaşamaya başlarlar. Ondandır: Bir kenti gezmen kimliğiyle hiç kimse tanıyamaz, içinde yaşamış olmak şarttır.
Sayfa 55 - Remzi kitabevi, 2012Kitabı okudu
Reklam
Yılgı verici yönetimlerden kaçanlar kendilerini burada, özgürlüğün Avrupa'daki simgesi haline gelen Paris'te bulmuşlar. Şehir bununla, bu yanıyla övünmekte haklı. Çok mu konuksever davranmıştır? Bağrını açtığı doğru: Ülkelerinde sıkışan sayısız Amerikalı- nın, Almanın, Polonyalı ya da Rusun, Güney Amerikalı ya da Kuzey Af- rikalının Paris'e sığındığını biliyoruz. Herkese iyi davranmamış, iyi gel- memiştir ama: Cesar Vallejo, Sadık Hidayet, Paul Celan burada intihar edenlerden birkaçı. Ben çeyrek yüzyıldır tanıyorum bu kenti; oysa iki yüzyıldır geliyor gönüllü ve zorunlu sürgünleri. Son çeyrek yüzyıl için şunu söyleyebilirim: Hırpalıyor insanı bu kent, çekiciliğiyle ters orantılı biçimde: Özgürsünüz bir yere kadar, özgürlüğünüzün sınırı ne yazık ki varsıllığınızın sınırına bağlı.
Sayfa 17 - Remzi kitabevi, 2012Kitabı okudu
100 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.