Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Eski İstanbul'un Delileri

Pazarola Hasan Bey 1885-1926

Yavuz Selim Karakışla

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
'Pazarola işportacıbaşı', 'pazarola esvapçıbaşı' hatta gazete satan küçük bir çocuğa 'gazetecibaşı' kör dilenciye 'pazarola dilencibaşı' demeden geçmezdi. Ona göre her insan bir işin başı, büyüğüdür. Pazarola Hasan Bey'e göre büyük-küçük, Müslüman-Hristiyan, kadın-erkek, zengin-fakir diye bir şey yoktur. Herkes birdir, herkes iyi insandır, herkes Allah'ın kuludur.
Sayfa 73
Âkil ağlar geçen eyyâmı (zamanı) için Deli bayrâm geliyor der sevinir
Sayfa 23 - Akıl Fikir YayınlarıKitabı okudu
Reklam
"...Pazarola Hasan Bey'in başı ise görülenleri en büyüğü. Büyük başta büyük akıl olacağına inananlara göre, Hasan Bey'in çevresinden çok daha akıllı olması gerekmektedir. 'Baş' kelimesini de ağzından düşürmüyor, herkese bir şeyin başı olarak hitap ediyor, her şeyi 'baş'a bağlıyor, bu 'baş' ile kastettiği acaba kendi başı mıdır? Bütün bunlar muamma. Bilinen bir şey varsa, onun kimseden bir şey istememesi, herkese ümit vermesidir. "
Sayfa 71 - Akıl Fikir YayınlarıKitabı okudu
Kelime anlamıyla, ''meczûb'', cezbeye tutulmuş, cezbe sahibi, yani ''ilahi aşka mazhar olan kişi'' demektir. Mecazi olarak ise, ''deli'', ''divane'', ''abdal'' anlamlarına gelir. Tasavvufta, ''meczûb'' kelimesi daha da ileri bir anlam taşır: Allah-ı teâla'nın lütfu ve keremiyle hiçbir zahmet çekmeden kısa zamanda bütün makamları aşan ve vuslata eren kişi demektir. Birden gelen ve hazırlıksız olarak kişiyi yakalayan bu vuslat (kavuşma) onu sermest eder ve ilâhi cezbeye (ruhun bedenden ayrı olarak heyecana gelmesi) getirir. Dışarıdan bakanlar bunları deli divâne sanır. Onun için meczûplara mecânîn-i ukelâ (akıllı deliler) de denir. Çoğu bugün ''zeka özürlü'' denilen kategoriye giren meczuplara halk eskiden büyük bir hoşgörüyle bakar, onları hoş tutar ve hatta onların geçim ve bakımlarını üstlenirdi. Çoktan ''iyi sıhatte olsunlar''a karışmış olduklarını düşündükleri bu kişilerin sözlerine ve davranışlarına büyük anlamlar yülemek ve onların tuhaf tavırlarında kerametler aramak, çeşitli dinlere mensup bütün İstanbul'lular arasında oldukça yaygın görünen davranışlardandı.
Sayfa 12 - Tarih Vakfı, 1. Baskı 2006 İstanbul, İSTANBUL'UN MECZUPLARI
Pazarola Hasan Bey'in hem vücudunu ve dış görünüşünü hem de zihinsel özürlü durumunu en keskin eleştirel sözlerle tarif eden yazar, İbrahim Alaaddin Gövsa olmuştur: Pazarola Hasan Bey, o koskocaman kafası ile büyük inkilâplardan (cumhuriyet devrimlerinden) önceki memleket zihniyetinin bir timsali, yahut son temsilcilerinden biri idi.
Sayfa 31 - Tarih Vakfı, 1. Baskı 2006 İstanbul, PAZAROLA HASAN BEY
Pazarola Hasan Bey, Unkapanı'nda Atlamataşı Caddesi üzerinde bulunan eski, cumbalı bir ahşap evde doğmuş ve yaşamıştır. Onun başından geçen araba kazasından sonra evinde inzivaya çekilmesi aşamasında, Haftalık Mecmûa dergisi, "İstanbul'un En Meşhûr Simâsı" olarak andığı Pazarola Hasan Bey'i ve ikâmetgâhını 28 Aralık 1925 pazartesi tarihli 24. sayısına kapak yapmıştır. ... Pazarola Hasan Bey'in annesi, doktorların o zamanlar "idrosefal" veya "megalosefal" dedikleri kocakafalı bir bebek olan Hasan Bey'i doğurduktan yaklaşık iki ay sonra ölmüştür. Küçük bebeğin kafasının anormal derecede büyük olmasının sebebinin, akraba evliliğinden kaynaklanmış olması mümkündür. Annenin doğumdan kısa bir süre sonra ölmüş olması da, kadıncağızın bu zor doğum sırasında oluşan lezyonları atlatamamasıyla ilintili olmalıdır. Babası on yıl kadar bekar yaşamış ve oğluna tek başına bakmaya çalışmış, Hasan Bey'in dayısının veremden ölmesinden sonra, onun dul kalan eşiyle evlenmiştir. Pazarola Hasan Bey'in "annem" diyerek bildiği ihtiyar kadın, aslında, onun eskiden dayısının eşi olan yengesi, yani şimdiki üvey annesidir. Anneciği bir türlü yavrusunun kocaman başına uyacak büyüklükte bir fes bulamaz. "Fesin boşta bıraktığı yere, üstünde 'Mâşallah Hasan Bey' yazılı bir bez sarar. Bez üşümesin diye sarıldıysa, yazısı nazar deymesin diye konmuştur, besbelli..."
Sayfa 29 - Tarih Vakfı, 1. Baskı 2006 İstanbul, PAZAROLA HASAN BEY
Reklam
Ünlü yazar Ahmed Râsim ise Pazarola Hasan Bey'i konu olan bir başka "Eşkâl-i Zaman" yazısında, "Pazarola!" başlığıyla onu okurlarına tarif ederken, çok daha sevecen, çok daha müşfik bir baba tonundadır: Hasan Bey'i kim tanımaz: Zamânın tek güler simâsı. Tabîatın sahte bir gösterişle iki arşınlık gövdesine takdığı kocaman bir kafanın üzerine âbâni sarıklı, mevsimine göre katmerleri arasına fulya, zerrin, sünbül, gül hatta fesleğen dalı takılı, hattâ yanpiri duran bir fes kondurun. Rengi esmer, geniş bir alın altına kara iki sivri uçlu kaş, hâlinden ve kalinden (söz ve duruşundan) her vakit memnun olduğunu gösterir parlak, uzun kirpikli iki siyah göz, mütenâsib (uyumlu) bir burun, üst bölüğü birbirine denk gaytan (ip) bıyıklarla donatılmış az büyücek bir ağız, yassı bir çene, fakat ince bir boyun çizin. Hattâ giydirip kuşatarak, biraz da çekidüzen verin. Görmeğe, fotoğrafa hacet kalmaz. Ne zaman rastlasam, yüzündeki gülümsemelerini ter ü taze (taptaze) bulurum. Meczupluk hâline vergi bir temiz bakışla çevresine bakınarak her dükkâna, her satıcıya, işine, malına göre: '- Pazarola bakkâlbaşı,' '- Pazarola balıkçıbaşı,' '- Pazarola aşçı baba,' diyerek, yürür gider.
Sayfa 33 - Tarih Vakfı, 1. Baskı 2006 İstanbul, PAZAROLA HASAN BEY
100 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.